Altinkafes
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Altinkafes

tema ve ps calismalari
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hayvanların özellikleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mehmet resat
supermod
supermod
mehmet resat


Mesaj Sayısı : 1000
Yaş : 72
Kayıt tarihi : 06/03/12

Hayvanların özellikleri Empty
MesajKonu: Hayvanların özellikleri   Hayvanların özellikleri Icon_minitimePtsi Tem. 16 2012, 07:57

Hayvanların özellikleri







Sual:
Hayvanların yaratılışı hakkında bilgi verir misiniz?

CEVAP
Allahü teâlâ, sayısız hayvan yarattı. Bir kısmının zararından
emin olmak, bir kısmının da insanlara itaat etmesi için, onlara akıl
vermedi. Mesela bir çocuk, bir koyun sürüsünü güdebilir.



Et yiyen hayvanların kolay avlanabilmeleri için, onlara sıçrama
kabiliyeti, parçalayıcı dişler ve pençe ihsan etti. Av veya polis
köpeğini insanların menfaatine uygun kabiliyette yarattı. Bazı
hayvanları binmeye ve yük taşımaya elverişli, bazılarının etinden,
sütünden, derisinden, yününden, yumurtasından, kemiğinden, dişlerinden
istifade edilecek özellikte yarattı. Nesillerini devam ettirebilmeleri
için her hayvanın cinsine göre en uygun şekilde üreme organlarını da
yarattı.



Fil, hortumu sayesinde yerden bir şey alıp ağzına götürür. Filin hortumu
su içmeye mahsus bir kap, yiyeceklerini toplayıcı bir el, nefes alacak
bir burun, sırtına yük yükleyecek bir kol, ağırlık kaldırıcı bir
vinçtir. Allahü teâlâ, fili binicilerinin faydalanacağı bir vasıta
olarak yaratmış, ayrıca özel anlayış kabiliyeti de vermiştir. Bu sayede
ehlileştirilip yük taşır ve harpte kullanılır.



Zürefa, yüksek yaylalarda, kayalık, ağaçlık yerlerde yaşar. Cenab-ı
Hakkın kendisine ihsan ettiği uzun boynu sayesinde diğer hayvanların
yetişemediği, çıkamadığı yüksek yerlerdeki otlardan, ağaçların
tepesinden rızkını temin eder.



Balık suda yaşar. Allahü teâlâ, balıkların suda kolayca gidebilmeleri
için yüzgeçler yaratmıştır. Suda boğulup ölmemeleri için akciğer
yaratmamıştır. Su içindeki oksijeni alabilecek solungaçlar yarattı.
Balığın ayağı olmadığı halde suda çok süratli hareket edebiliyor. Deniz
üzerinde uçan kanatlı balıklar da vardır. Mürekkep balığı tehlikeyi
sezdiği zaman, derhal bir boya ifraz ederek görünmez olur, nereye
gittiği anlaşılamaz.



Bukalemun, hareket kabiliyeti az olduğu için düşmanlarından kaçamaz.
Fakat Allahü teâlâ buna renk değiştirme hususiyeti vermiştir. Çevreye
kolaylıkla uyar. Kırmızı, yeşil veya sarı renge bürünebilir. Bulunduğu
yerin rengine uyarak, kamufle olur, düşmanlarından korunabilir. Gözleri
her tarafa dönebilecek şekilde yaratılmıştır. Bir gözüyle karşısına
bakarken, öteki gözüyle de arkasını görebilir. Öyle ki, avını veya
düşmanını başını çevirmeden görebilir. Vücudunun uzunluğu kadar dili
vardır. Arkasındaki avına kolayca ulaşabilir, dilini bir ok gibi
fırlatır. Dilinin ucu yapışkan olduğundan avını hemen yakalar. Dilin
ucundaki yapışkan kısma isabet eden avın kurtulma ihtimali yoktur. Her
hayvana rızkını ve düşmanı için silahını yaratan Allahü teâlânın kudreti
sonsuzdur.



Karınca, topladığı tanelerin yerdeki nem sebebiyle yeşerip bitmemesi
için taneleri parçalar. Islanan tanelerin çürüyüp bozulmaması için de
dışarı çıkarıp kurutur. Sellerin zarar vermemesi için yuvasını yüksek
yere yapar. Allahü teâlâ, cemiyet halinde yaşamayı, yardımlaşmayı, kış
için azık toplamayı karıncaya ilham etmiştir. Bu ilhamı veren cenab-ı
Hakkın şanı çok yücedir.



Arı da cemiyet halinde yaşar. Her grup kendisine bir başkan seçer. Eğer
ikinci bir başkan çıkarsa onu öldürürler. Arı dışkılarını balın içine
koymaz. Dışarıya bırakır. Uzak yerlere gidip dolaştıktan sonra
şaşırmadan kovanını bulur. Balın imalini, yapısını, faydalarını, bal
mumunu, peteklerin altıgen şeklinde yapılışını anlatmak için kitap
yazmak gerekir. Akılları durdurucu duyguları arıya ilham eden Allahü
teâlânın hikmetlerini anlamak ve anlatmak mümkün müdür?



Karasinek, altı ayaklı olarak yaratılmıştır. Dördü ile yürür, ikisi
yedektir. Yürüdüğü ayakları çamurlanırsa yedek ayakları ile bunları
silip kurular.



Örümcek, yuvasını yapmak ve avına tuzak kurmak için ağ deposu ile
yaratılmıştır. Kurduğu ağ, sineklerin ve bazı böceklerin ayaklarına
takılır. Örümcek, tuzağa yakalanan haşereyi, sıvı bir madde ile etrafını
sararak, her an taze yiyebilmek için onu konserve haline getirir.
Acıkınca biraz yer, sonra yediği yeri mumyalar. Bütün bu işleri örümceğe
ilham eden Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur.



İpekböceği gibi hangi modern fabrika, ağaç yaprağından sağlam kumaş imal
edebilir? İpekböceğine dut yaprağı yemesini, ondan ipek imal etmesini
ilham eden Allahü teâlâ, insanların istifadeleri için neler yaratıyor.
İpekböceği, zamanla kelebek olur. Eğer kurt [larva] halinde kalsalardı,
üremeleri mümkün olmazdı. Bunlar tesadüf mü?



Ayaksız yürüyen yılan, su içer, inek de su içer. Aynı su, birinde zehir,
birinde süt olur. Kaplumbağa tehlike görünce büzülüp taş haline gelir,
kirpi de keven dikeni gibi büzülür. Ateş böceği ışık saçar.



Tahtakurusu, kan emmek için duyargasının ısı ve koku alma yolu ile kan
emeceği insanı tanır. Çünkü böceğin duyargası hassas bir antendir.
Bununla, hafif bir ısının yol açtığı hava dalgasını fark eder. Kanını
sevdiği bir insanın etrafına birkaç sıra kanını sevmediği kişilerden
barikat kurulsa, tahtakurusu hepsini geçip kanını sevdiği insana gelir.
Kiminden kaçar kimine koşar. Küçücük böceği böyle bir hisle yaratan
Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur.



Çölün şartlarına en uygun hayvan
Her hayvan ve her vasıta çöldeki kuma batmadan kolaylıkla
gidemez. Çölde her zaman su bulmak güçtür. Kavurucu sıcaklar su kaybına,
terlemeye sebep olur. Allahü teâlâ, çölün şartlarına uygun bir hayvan
yaratmıştır. Bu acaip hayvan devedir. Ayaklarının tabanı yastık gibi
yumuşak olduğundan, diğer hayvanların aksine kuma batmaz.



Deve, uzun müddet yiyip içmeden yaşayabilen bir hayvandır. Çölde aç
kalan deve, vücudundaki yağları yakarak lüzumlu gıdasını temin eder.
Hörgücü yağ deposudur. Uzun çöl yolculuğunda yedek gıda deposu olan
hörgücünün yavaş yavaş azaldığı görülür. Böylece kendi kendini
besleyebildiği için açlık deve için bir mesele sayılmaz.



Devenin, ikinci mühim hususiyeti de susuz yaşayabilmesidir. Kızgın
kumlar üzerinde ağır yükün altında bir hafta su içmeden yol alabilir. Bu
şaşılacak bir özelliktir.



Devenin yağ deposu olan hörgücü aynı zamanda bir su kaynağıdır. Bilim
adamlarının aklının alamadığı kimyevi hadiseler neticesinde, hörgüçteki
yağ suya da dönmektedir. Yağ, hem gıda, hem de su ihtiyacını
karşılamaktadır.



Nemli bir yere çöken deve, ihtiyacı olan suyu, yerin neminden alır.
Tüyleri, güneşin sıcaklığını yansıtabildiğinden, sıcağın yakıcı
tesirinden korunarak su ihtiyacı hissetmez. Devenin başka bir özelliği
de, vücuttaki suyun kaybolmaması için hemen hemen hiç terlemeyecek
şekilde, kum fırtınasında kumların burnuna kaçmaması için burnu hemen
kapanacak şekilde yaratılmıştır.



Otlarken dilini çıkarmadığı için su kaybı daha az olur. Az idrar
çıkarır. İdrardaki ürenin çoğu yeniden protein yapılarak hem gıda, hem
de su kazanmak için karaciğerinden geçer. Bütün bunları yaratan Allahü
teâlânın kudreti sonsuzdur.



Kendilerine mahsus silahları var
Her hayvan neslini devam ettirecek şekilde yaratılmıştır.
Düşmandan korunacak, avını yakalayacak silahı vardır. Mesela bir cins
çekirge düşmanı saldırınca, çok kötü kokulu ve zehirli köpük fışkırtır.
Düşmanı saldırmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Bir cins hamamböceği de,
düşmanına karşı çok sıcak bir sıvı fışkırtır.



Memeli hayvanlar içinde uçabilen tek hayvan yarasadır. Ses dalgalarına
karşı muazzam hassastır. 200 bin frekanslı sesleri rahatlıkla duyar.
Halbuki insan, azami 20 bin titreşimi ses olarak duyar. Karanlık gecede
rahatlıkla bir yere çarpmadan uçar. Uçarken, kanat çırparken insanların
duyamayacağı yüksek frekanslı sesler çıkarır. Bu sesler bir cisme
çarpınca hemen yarasaya geri akseder. Yarasa bu cisimlerin hareketli
veya sabit olduğunu anlar. Ona göre vaziyet alır. Bu sayede avını
yakalar, düşmanından kaçar.



Yarasa, dinlenirken baş aşağı durur. Kanatları ile vücudunu öyle örter
ki, yağan yağmurlar kanatları üzerinden aşağı akarak vücudu ıslatmaktan
korur. Kapalı yerlerde de tavana yapışıp baş aşağı durur.



Yarasa, bazı hayvanlar gibi, kışlık yiyeceği koyacak yer bulamaz. Kışın
aç kalmamak için Allahü teâlâ bu çeşit hayvanlara kış uykusu ihsan
etmiştir. Yarasa, kış uykusu esnasında vücudundaki yağı azar azar
tüketir. Yağ tabakası aynı zamanda hayvanın üşümemesini sağlar.



Yarasanın bir kısmı sivri sinek ve mahsule zarar veren böcekleri yer.
Bir kısmının gübresinden istifade edilir. Gübresi ziraat dışında, barut
yapmak için güherçile imalinde kullanılır. Her hayvanın yaşaması için
çeşitli imkanlar yaratan ve hayvanlardan çeşitli şekilde istifade
sağlayan hikmet sahibi Rabbimize hamd olsun!


Kuşlardaki ilginç özellikler
Allahü teâlâ, her kuşun kolayca uçabilmesi, gıdasını
toplayabilmesi, soğuktan, sıcaktan korunması, kendini savunması ve
üremesi için muhtaç olduğu her şeyi en uygun şekilde yaratmıştır.
Mesela, yerde yürüyebilmesi, uçuş için yerden yukarıya yükselmesine ve
yere konmasına yardımcı olması için kuşları iki ayaklı yaratmıştır.



Fazla soğuk ve sıcaktan etkilenmemesi için kuşun vücudunu tüylerle kaplı
olarak, ayak derilerini de kalın ve dayanıklı olarak yaratmıştır.
Kuşların ayak derileri de tüylü olarak yaratılsaydı, çamura girince
çamur tüylere yapışıp uçuşa mani olurlardı. Uçuş esnasında tüylerin
kolay kopup kuşların çıplak kalmamaları için deriye çok sağlam
raptetmiştir. Bunun gibi, yağmurdan etkilenmeyecek biçimde tüyleri
kaygan bir özellikte yaratmıştır.



Kuşlardaki kanatların hikmetini düşünmeye çalışmalıdır! Kalın tüyleri
tutan kemiğimsi çubuk olmasaydı, tüyleri bütün vücutta kıl gibi
bitseydi, rüzgara karşı mukabele edemezdi. Tüyleri tutan çubuk kalın
olduğu halde içi boş olduğundan uçuşa mani değildir. İçi boş olduğu için
de kolay kolay kırılmaz.



Leylek gibi uzun ayaklı kuşların suda kolayca gıdalarını almalarını
sağlamak için boyun ve gagalarını da uzun yaratmıştır. Ayaklar uzun
olduğu halde boynu kısa olsaydı veya ayakları kısa olduğu halde boynu
uzun olsaydı gıdalanmaları mümkün olmayacak kadar zor olurdu. Mesela
gagası kısa olsaydı, su içinde boğulabilirdi.



Allahü teâlâ, her cins kuşa, beslenmelerine uygun şekilde gaga
yaratmıştır. Gaga, keskin olduğu için bıçak vazifesini görür. Gaga ile
parçalanıp yenen şeyler, karındaki yüksek ısı sayesinde gayet ufak
olarak öğütülür, böylece dişlere lüzum kalmaz.



Cenab-ı Hak, kuşların üremesini yumurta ile yarattı. Eğer yavrusunu
karnında yaratmış olsaydı, bu hâl, kuşun uçmasına mani olurdu. Kuluçka
müddeti boyunca yumurtaların üzerinde yatması kuşa ilham olunmuştur.
Güvercinler, kuluçkadaki yumurtalar soğuyup bozulmasın diye biri çıktığı
zaman diğeri ona vekalet ederek kuluçka müddetince nöbetleşe yumurtalar
üzerinde yatıyorlar. Sanki bu tedbir kalkınca yumurtaların bozulacağı
kendilerine öğretilmiştir. Kuşlara bunları kim öğretmiştir? Bütün bunlar
tesadüfi şeyler değildir. Cenab-ı Hakkın kudretinin tezahürüdür.



Leylekler, Anadolu’dan kalkıp Afrika’ya göç ediyorlar. Göç sadece
leylekler arasında değil, başka kuşlar arasında da meydana gelmektedir.
Turna ve kırlangıç gibi Amerika’da ötleğen denilen kuşları, Kanada’daki
yazlık yuvasını terk ederek, dağ, orman ve nehirler aşarak 4-5 bin
km.lik bir seyahatten sonra Güney Amerika’daki kışlıklarına ulaşırlar.
Üç gün, geceli gündüzlü hiç durmadan kafile halinde uçarlar.



Göçmen kuşlar, uygun rüzgarlar bulabilmek için yerden 6 km yukarılara
kadar çıkarlar. Yiyecek bulmak ve soğuktan korunmak için göç ederler.
Seyahate çıkmadan önce vücutlarına yağ depo ederler. Yağın, aynı
miktardaki protein ve karbonhidrata göre iki misli enerjiye sahip
olması, kuşlar için en iyi bir yakıt olmasına sebeptir. Kuşlar, eski
yuvalarını bulmak için Güneşi pusula olarak kullanırlar. Sisli ve
bulutlu havalarda ise, yerin manyetik sahasını, geceleri ise yıldızları
pusula olarak kullanırlar. İnsanlar frekansı 16000den az olan sesleri
işitemediği halde, kuşlar rahatça işitebildikleri için yollarını kolayca
bulabiliyorlar.



İnsanlar, mevcut olan yerçekimi kanununu 17. asırda öğrenmişken,
kuşların, asırlardan beri yerin manyetik alanıyla çekim gücü arasındaki
açıyı ölçerek yönlerini tayin etmeleri bir tesadüf olamaz. Kâinatta
tesadüflere yer yoktur. Her şey kudret sahibi Yüce Rabbimizin
yaratmasıyla meydana gelmektedir.


Hayvanlarda akıl yoktur
Sual:
Bir arkadaş, hayvanlarda akıl olmasa, arı bal, ipek
böceği ipek yapamaz dedi. Başka bir arkadaş da at akıllı, tilki zekidir
dedi. Hayvanlarda akıl var mıdır?

CEVAP
Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Hakkı batıldan, iyiyi kötüden,
faydalıyı zararlıdan ayırır. Akıl sadece insanda, cinde ve melekte
vardır. Bunlara akıl verildiği için yaptıkları işlerden sorumlu olur.
İnsanı hayvanlardan ayıran en önemli özelliği, aklı ve konuşmasıdır.
Hayvanlarda akıl yok, zeka vardır. Zekaları sayesinde birbirleriyle
anlaşırlar. Allahü teâlâ, hayvanlara akıl vermediği için, onlara hiç bir
şeyi yasak etmemiş, dilediklerini yiyip içmekte, diledikleri gibi yatıp
kalkmakta serbest bırakmıştır. Hayvanları yaptıkları işlerden sorumlu
tutmamıştır. Hayvanların şehvetlerine uymaları suç olmaz. İnsanlara akıl
verildiğinden nefislerine uymaları, doğru yoldan sapmaları suç olur.



İpek böceğinin ipek, arının bal yapması gibi hayvanlardaki harika işler,
içgüdü denilen ilham sayesinde olur. Hayvanı aşırı soğuk veya sıcaktan
uzaklaştıran basit reaksiyon veya temas neticesi olan daha hızlı refleks
hareketleri hep bu ilham iledir. Sevgi veya nefret, yavru bakımı ve
yılın bazı mevsimlerinde göç etmek mecburiyeti gibi daha girift hisler
de ilhamdır.



İlham, bir kuşa yuvasını ne zaman ve nerede kuracağını haber verir.
Fakat aslında kuşun, yuvasını nerede kurduğundan haberi yoktur. Yuva
içindeki ötücü kuş yavruları bir yabancı gördüğünde korkup, kaçmaya
kalkmazlar. Fakat tüylenmiş ve yuvayı terk etmeye hazır olan aynı
yavrular, korkma kabiliyetini ve tehlikeden kaçma hissini de elde etmiş
olurlar.



Yeni doğmuş memeli hayvan yavrusuna annesinin göğsünden süt emzirten,
yeni yumurtadan çıkmış ördek yavrusunu suya çeken de bu ilhamdır. İlham,
hayvanı bulunduğu şartlara gerektiği gibi karşı koyacak şekilde
hazırlıklı tutar. Mesela, aniden düşmanıyla karşılaşan hayvan, kaçmak
gibi rasgele bir teşebbüs yerine, bütün avantajlarını en iyi şekilde
kullanacağı bir metot tatbik eder. Bütün bunları yaparken hayvan, niçin
böyle hareket ettiğini bilmediği gibi, hareketinin neticesini de
kestirebilmekten acizdir. Çünkü aklı yoktur.



Hayvanların anlaşması
Sual:
Hayvanlar nasıl anlaşır, papağandan başka konuşan hayvan var mıdır?

CEVAP
Papağan konuşmaz, teyp gibi, konuşulan bazı kelimeleri tekrar
eder. İnsanı hayvanlardan ayıran en mühim hususiyeti, aklı ve
konuşmasıdır. Hayvanlarda akıl yoktur. Zeka vardır. Zekaları sayesinde
birbirleriyle anlaştıkları bilinmektedir.



Ayrı bölgelerde yaşayan iki aynı kuş, aralarında lehçe farkı
bulunduğundan birbirleriyle anlaşamadıkları tespit edilmiştir. Aynı ve
ayrı bölgelerin erkek kuşlarının sesleri teybe alınmış, ayrı bölgede
yaşayan kuşun sesine hiç alâka duymadığı, fakat kendi bölgesindeki kuşun
ötüşüne alâka duyduğu tespit edilmiştir.



Sincaplar, düşmanlarından korunmak için iki yol takip ederler. Yırtıcı
kuşların geldiğini bildirmek için, yuvanın giriş deliğinden içeri
girerler. Kirpi gibi hayvanların geldiğini bildirmek için yuvanın çıkış
deliğinden kaçarlar.



Maymunların da düşmanın cinsine göre farklı hareketlerde bulundukları
tespit edilmiştir. Aslan, kaplan gibi bir hayvan görünce hemen yüksek
ağaçlara tırmanırlar. Kartal gibi yırtıcı kuşları görünce, tam tersine
ağaçların diplerine inerler. Yılan tehlikesine karşı, arka ayakları
üzerinde durup otlar içinde gelecek yılanı gözetlerler.



Maymunun birisi bir suç işliyor. Diğer maymunlar bunu dövmeye
başlayınca, dayak yiyen maymun, tehlike sesi çıkarıyor. Bütün maymunlar,
hemen ağaçlara tırmanıyorlar. Buradaki tehlike işareti, harp hilesi
olarak kullanılıyor.



Her hayvanın kendine göre bir anlaşma şekli bulunmaktadır. Mesela
horozun biri yem bulduğu zaman, tavukları çağırdığına çoğumuz şahit
olmuşuzdur. Tavuğun civcivleri çağırdığını görmüşüzdür.



Her hayvanın yaşaması için kâfi derecede zeka ve uygun bir silah yaratan
Allahü teâlâ, insanların menfaati için onlara akıl vermemiştir. Aslan,
kaplan, kurt, ayı gibi hayvanlar akıllı olsaydı, insan için çok
tehlikeli olurdu.



Leylek, solucan gibi hayvanlarla beslendiği gibi, su içinden, toprak
aralarından avını kolay avlayabilmesi için, Allahü teâlâ gagasını uzun
yaratmıştır.



Kayaların arasındaki otları kolayca alabilmesi için, Allahü teâlâ
zürafanın boynunu uzun yaratmıştır. Kaplumbağa yavaş hareket eden bir
hayvan olduğu için diğer hayvanların yememesi için kemikten bir muhafaza
içinde yaratmıştır. Her hayvanın yaşadığı yerin hususiyetine göre,
düşmanlarından korunacak bir silahı vardır. Zekası sayesinde bu silahını
kullanarak hayatını devam ettirmektedir. Akılsız hayvana bunları veren
Allahü teâlânın şanı çok yücedir.


Hayvanların yavru sevgisi
Yırtıcı kuşlar ve bazı hayvanlar yavrularına hiçbir zarar
vermeden uzak yerlere götürürler. Yarasalar emin yer bulana kadar 2-3
gün yavrularını sırtlarında taşırlar. Aksilokop hayvanı yumurtladıktan
hemen sonra ölür, yavrusunu hiç görmez buna rağmen yumurtadan çıkacak
yavrusuna gösterdiği ihtimam dikkate şayandır. Yavrusu bir sene gıdasını
temin etmeye muktedir değildir. Bundan dolayı anne, bir ağaç parçasında
uzunca bir oyuk meydana getirir. Çiçek yapraklarını ve bazı yumuşak
dalları buraya doldurmaya başlar ve oraya bir yumurta bırakır. Sonra
ağaçtan çıkardığı tozları hamur haline getirip tavan yapar. Bundan sonra
başka bir yuva yapmaya koyulur. Buraya bıraktığı yiyecekler, bu yavruya
tam bir sene yeter.



Eşek arısı toprakta kazdığı çukura yumurtasını bırakmadan önce avladığı
hayvanları da yumurtanın yanına bırakır. Sonra üstünü örter.



Yapılan araştırmalarda, bir serçenin yeni çıkmış bir yavrusu için günde
1217 kere gıda aramak için sefer yaptığı tespit edilmiştir.



Yavrularının kaybolması üzerine hayvanlardaki üzüntünün, araştırmalara göre insanlardan daha çok olduğu tahmin edilmektedir.



At, yavrusu öldüğünde acı acı kişner, gözlerinden yaşlar akar, ölüsünün
başına kimseyi yaklaştırmaz. Gömdükten sonra başında bekler. Yemeden
içmeden kesilir. Bazılarında bu üzüntü, ölümle neticelenir.



Tavuk, kaz, köpek gibi hayvanların yavrularını vermemek için insanlara
saldırdığını, kedilerin, yavrularını ağızlarına alarak, onları
incitmeden götürdüklerini görenler çoktur.



Yaban domuzu avında, domuzların, yavrularını bırakıp kaçmadığı, bilakis,
yavrularını burunları ile iterek kaçmalarını sağladığı defalarca
görülmüştür.



Kangurunun, tehlike görünce yavrularını karnındaki torbaya doldurup kaçtığı bilinmektedir.



Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, yarattığı yüz rahmetten birini mahlukat arasında
taksim etti. Bu sebeple anne evladına şefkat eder, hayvanlar yavrularını
sever ve bütün mahlukat birbirine merhamet eder.)
[Ebu Ya’la]



Nesillerini devam ettirebilmeleri için hayvanlara da bu sevgiyi veren Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur.




Arıların hayatı
Arılarda cemiyet hayatı çok düzenlidir. İşçi arı 6 hafta, erkek arı 6 ay, ana arı 5 yıl yaşar.

Petekler altıgen prizma şeklinde olup, en az balmumuyla en çok balı depo
edebilecek şekilde imal edilir. Yapılan petekler kuvvet ve hafiflik
bakımından birer harikadır. Altıgen prizma aynı zamanda dışarıdan
zorlamaya karşı en dayanıklı şekildir. Petek hücreleri o kadar
muntazamdır ki, 18. asırda yaşamış Fransız bilim adamı Remaur,bu
hücrelerin çaplarının milletlerarası bir ölçü olarak kullanılmasını
teklif etmiştir. Amerika’daki bir arı ile Türkiye’deki bir arı, aynı
ölçülerde, aynı altıgen şeklinde petek yapmaktadır.


İşçi arılar
,düşmanlara iğneleriyle karşı
koyarlar. Her arı cemiyetinin kendilerine has kokusu vardır. Kovan
nöbetçileri bu kokuyu taşımayan arıları içeri sokmazlar.


Erkek arıların
görevleri ana arıyla çiftleşmektir. Sonbaharda
ana arı ile yaptıkları zifaf uçuşundan sonra artık kovana yük olmaya
başladıkları için, işçi arılar tarafından kovandan atılır.



Ana arı,kovanda tektir. Ortalama
olarak dakikada 2, günde 2500 ve ömrü boyunca iki milyon yumurta
yapabilir. Kendisinin, yumurta ve yavrularının bakımı, dadı işçi arılar
tarafından sağlanır. Arı sütü ile beslenir. Kozadan çıktıktan 7 gün
sonra kovanın bütün erkek arılarını peşine takarak “zifaf uçuşu” için
havanın çok yükseklerine çıkar. Zayıf, yaşlı, iyi beslenememiş erkek
arılar yorulup ölürler. Yorulmayan, sağlıklı bir grup erkek arı takip
eder. Zifaf uçuşu bittikten sonra eski ana arının yerini almak üzere
kovana döner. Eski ana arı, yeni ana arının çıkmasından bir hafta önce
işçilerin yarısını alarak yeni bir yuva kurmak için kovandan ayrılır. Bu
toplu halde kovandan ayrılmaya oğul verme denir. Ana arı, istediği
zaman döllenmemiş yumurta da bırakabilir. Döllenmemiş yumurtalardan
erkek arı, döllenmiş yumurtalardan ise dişi arı olur. Döllenmiş
yumurtadan çıkan larva, arı sütü ile beslenirse, ana arı olur.



Gözle pek renkli görünmeyen çiçekler bile arılara mor ötesi ışınlarla
rengârenk görünür. Arılar bu kabiliyetleri sayesinde bulut arkasındaki
güneşi bile görür, kovanların ve çiçeklerin yerini hesap ederler. Yeşil
ve kırmızıyı göremezler. Çünkü yeşil ve kırmızıyı görmede onlar için bir
fayda yoktur. Görmemeleri iyidir. Arılar için esas mesele bal özü ile
dolu çiçekleri görebilmektir. Öbürleri ile uğraşması boşa çalışmak olur.
Bal özü olan çiçekler ortası sarı olarak netleşir ve arıyı doğruca
nektar kaynağına çeker.



Arılar yapacakları bütün şeyleri nasıl öğrenirler? İşçiler çiçeklerin
yerini keşfetmeyi, nektar emmeyi, polen toplamayı, bal petekleri
yapmayı, larvalara bakmayı ve düşmanları iğnelemeyi nasıl öğrenirler?
Bal arısı mühendis gibi petek yapar. Silindir yapsaydı aralarında boşluk
kalırdı. Altıgen prizmalar arasında yer ziyan olmuyor. Dörtgen olsaydı
hacimleri daha az olurdu. Bunu insanlar okumakla, öğrenmekle anlıyor.
Öğrenmeyen kişi anlayamıyor. Arıya bunu bildiren kim?

Bütün bunları, onu yaratan ilham etmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Rabbin bal arısına, “Dağlarda, ağaçlarda ve
çardaklarda kendine ev [kovan] edin. Sonra meyveler [ve çiçekler]den ye
ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı [bal imalini öğrettiği] yollara gir” diye ilham etti. Arılar, insanlar için şifalı olan çeşitli renkte bal yapar. Bunda düşünenler için elbette büyük ibret vardır.) [Nahl 68, 69]

Kaynak : M.Ali Demirbaş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.asiluydu.com
 
Hayvanların özellikleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hayvanların ruhu ve aklı var mı?
» Münafık ve Özellikleri
» Mani Nedir? Mani Çeşitleri, Mani Özellikleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Altinkafes :: Biyografi :: Dinimiz-biografi-
Buraya geçin:  
Bedava forum kurmaya hazir misin ? | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar