ŞEF‘AT
Şef‘:
Teki çift yapmak, şüf‘a: ortağın malını kendi malına eklemek; şefî‘,
şüf‘a (ortaklık) hakkı bulunan ve şefâ‘at edebilen demektir. Kur’ân-ı
Kerîm’de tek anlamındaki vetrin karşıtı olarak kullanılan şefâ‘at,
yardımsız olan kişiye destek olup onu yalnızlıktan kurtarmak, çift
yapmak anlamına geldiği gibi, birinin huzurunda iltimas, aracılık
yaparak ona mevki, menfaat sağlamak veya onu cezadan kurtarmak anlamına
da gelir. Bir şeyi benzerine eklemek (teki çift yapmak suretiyle onu
güçlendirmek) şef‘dir. Desteklenen (eklenen) şey şef‘, daha önceki
yalnız hali de vetrdir.
“O’nun
izni olmadan kimse şefâ‘atedemez!”[1] âyetiyle Allah’ın, kesin yaratıcı
olup yardıma ihtiyacı bulunmadığına işaret edildiği gibi, Kendisinin
izni olmadan huzurunda kimsenin aracılık yapamacağı da belirtilmektedir.
Müşrikler,
Allah’ın kızları sandıkları ve taş heykellerle sembolleştirdikleri
meleklerin, Allah ile kendileri arasında şefâ‘atçi olacaklarına,
kendilerini Allah’a yaklaştıracaklarına inandıkları gibi Yahûdî ve
Hıristiyanlar da peygamberlerinin ve din adamlarının, Allah katında
kendilerine şefâ‘at edeceklerine inanıyorlardı.
Yûnus:
51/18, Zümer: 59/3, 43-44’ncü âyetlerde, müşriklerin taptıkları
putların, hiçbir şeyi olmayan, düşünmeyen varlıklar olduğu belirtiliyor.
Gerçi onlar meleklere, cinlere tapıyorlardı; taptıkları putlar da
kendilerince ruhsal varlıkların heykel veya sembolleri idi ama demek ki
zamanla bunların sembol olduğu da unutularak doğrudan taşların
kendilerine şefâ‘atçi olur, umuduyla tapmışlardır ki âyette taptıkları
şeylerin düşünmeyen, duymayan, hiçbir şeye sahibolmayan âciz şeyler
olduğu belirtilmiştir.
Kur’ân,
Allah’ın huzurundaki Mahkemede şefâ‘at ve iltimas olmadığını
vurgulamaktadır. Allah’a kulluk için aracılara gerek olmadığını, O’nun
izni olmadan kimsenin şefâ‘at edemeyeceğini ve Allah’ın kulları olan
meleklerin de O’nun izni olmadan kimseye bir yarar veya zarar
veremeyeceklerini; onun için sadece Allah’a tapmak gerektiğini tekrar
tekrar vurgulamaktadır ki bu, tevhîdin esasıdır. Ve herhangi ad altında
olursa olsun, Allah ile kul arasına aracı sokmak, Allah’tan başkasının
insanı azâbdan kurtaracağına inanmak, ad değiştirmiş şirkten başka bir
şey değildir; tevhîde aykırıdır, merdûddur. Yüce Allah’ın bu âyetini
dâima hatırda tutmak gerekir: “Allah katında şefâ‘atçilerin şefâ‘ati,
onlara bir yarar sağlamaz!”
“Göklerde
nice melek var ki onların şefâ‘ati hiçbir işe yaramaz. Meğer Allah'ın
dilediği ve râzı olduğu kimseye izin verdikten sonra olsun (ancak o
zaman şefâ‘atin faydası olur).” (Necm: 23/26)
Aynrıntı için Şefâat maddesine bakınız.
[1] . Yûnus: 51/2
Kaynak : suleyman-ates.com