Altinkafes
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Altinkafes

tema ve ps calismalari
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İmdat Sesleri

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mehmet resat
supermod
supermod
mehmet resat


Mesaj Sayısı : 1000
Yaş : 72
Kayıt tarihi : 06/03/12

İmdat Sesleri Empty
MesajKonu: İmdat Sesleri   İmdat Sesleri Icon_minitimeÇarş. Ağus. 22 2012, 12:23

İmdat Sesleri





Yaşar Kandemir hocamızın 1999 Ocak ayında Altınoluk
Dergisi’nde yayınlanan makalesi. (Sayı: 155 Sayfa: 024)


Hayat sıkıntıdan ibarettir. Mü’minin hayatında mutlaka sıkıntı
olacaktır. Zira bizi bu elem yurduna getiren Rabbimiz sabrımızı
deneyeceğini, canımızla, malımızla, evlâdımızla bizi imtihan edeceğini
haber vermektedir. Peygamber Efendimiz’in seçkin sahâbîsi Abdullah İbni
Mes’ûd’un dediği gibi “Rabbine kavuşuncaya kadar mü’mine rahat yoktur.”
Sıkıntı onun kapısını sık sık veya arada bir çalacak, o da kederli bir
çehreyle de olsa “merhaba hüzün” diyerek ona kapısını açacaktır.
Esasen sıkıntıyı da sevinci de aynı tavırla karşılayabilmek, gülerken
de ağlarken de taşkınlık göstermemek mârifettir. Zira hoşlanmadığımız bir olayda bizim için iyilik, hoşlandığımız bir şeyde bizim için kötülük bulanabilir ve bizim için iyi olanı da kötü olanı da sadece Allah bilir [Bakara sûresi (2), 216].
Hayatında sıkıntıyla karşılaşmamış iyi bir kul, onunla mutlaka yüzyüze
geleceğini bilmeli, bu sevimsiz misafirle ne kadar geç tanışır, ne
kadar az görüşürse, Allah’a o kadar çok şükretmesi gerektiğini
unutmamalıdır.
Sıkıntı denen bu asık yüzlü gezginle hayatında hiç tanışmayan biri
varsa, başını iki avucunun arasına alıp derin derin düşünmeli, ‘Hayrını istediği kişiyi Allah Teâlâ sıkıntıya soktuğunagöre (Buhârî, Merdâ 1), acaba ben hayırsız mıyım, neden Rabbim beni hiç imtihan etmedi’ diye üzülmelidir.
PEYGAMBERLER VE SIKINTI
Kulun hayatında sıkıntı vazgeçilmez bir gerçek olduğuna göre onu tabii
karşılamalıdır. Umulmadık zamanda insanı karanlıkta bırakan elektrik
kesintilerine alışıldığı gibi, beklenmeyen zamanda ayağa çelme takan ve
insanı yüzükoyun yere düşüren sıkıntılara da alışılmalıdır. Nasıl ki,
elektrik kesildiği zaman karanlıkta kalmamak için bir gaz lambası, bir
ışıldak veya bir mum tedârik edilerek karanlığın verdiği sıkıntıyı bir
ölçüde azaltmak mümkün ise, başa gelen bir kederi ve hüznü de
azaltmanın yolları vardır. Sıkıntıdan büsbütün kurtulmak ise Allah’ın
takdiriyle mümkündür. Unutmamalıdır ki, en büyük sıkıntıları
peygamberler çekmişlerdir. Bu durumu dile getiren Resûl-i Ekrem
Efendimiz en çetin belâya peygamberlerin uğradığını, sonra da en
faziletli kimseden başlamak üzere bu halin derece derece azalarak
devam ettiğini
haber vermiştir (Buhârî, Merdâ 3 [bab
başlığında], Tirmizî, Zühd 58; İbni Mâce, Fiten 23; Ahmed İbni Hanbel,
Müsned, VI, 369). Daha açık söyleyecek olursak, Efendimiz aleyhisselâm,
Allah katında üstün mertebeye sahip olanların ağır sıkıntıya
uğrayacağını, yeterince dindar olmayanın daha az sıkıntı çekeceğini,
kulun sıkıntılara sabretmek suretiyle günahlardan arınıp
temizleneceğini bildirmiştir. Sıkıntılara yeterince göğüs gerebilmemiz
için bu değişmez gerçeği iyi bilmelidir.
Şimdi de üzüntüyü hafifletmek için nasıl davranmak gerektiğini araştıralım.
Kur’ân-ı Kerîm, sıkıntıyla yüzyüze gelen kulun kendini hemencecik
kaybetmemesi, tökezlediği zaman tutunup ayakta kalabilmesi için beş
tutamak göstermektedir:
Birinci tutamak. Yüce Mevlâmız ölüm tehlikesiyle,
açlıkla, malın, canın ve ürünlerin kaybıyla imtihan ettiği kulunun
direnip sabretmesini, başına sıkıntı gelince “innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn” (Doğrusu
biz Allah’a aitiz ve muhakkak O’na döneceğiz) demesini tavsiye
etmektedir. Öte yandan sıkıntıya uğrayan sabırlı kulun doğru yol
üzerinde bulunduğunu, onun ebedî nimetlere ve ilâhî lutuflara nâil
olacağını bildirmektedir [Bakara sûresi (2), 155-157]. Demek ki başa bir
sıkıtı gelince “innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn” diyerek Allah’tan güç almalıdır.
İkinci tutamak. Allah Teâlâ ashâb-ı kirâmın Uhud
savaşındaki halini pek beğenmektedir. Kendilerini güçlü düşman ordusuyla
korkutmak isteyenlerin propagandasına aldırış etmeyip, bu moral bozan
kimselere “hasbünallâh ve ni‘me’l-vekîl” (Allah bize
kâfidir; O ne mükemmel koruyucudur) diye cevap vermelerini takdirle
anmaktadır [Âl-i İmrân sûresi (3), 173-174]. Şu halde insan bir
sıkıntıyla karşılaştığında tıpkı ashâb-ı kirâm gibi “hasbünallâh ve ni‘me’l-vekîl”demelidir.
Üçüncü tutamak. Eyyûb aleyhisselâm evi yıkıldığı
zaman aile fertlerinin çoğunu yitirmiş, sonra malını, mülkünü kaybetmiş,
on yıl süren ağır bir hastalık geçirmiş, bütün bu felâketlere rağmen
halinden Allah’a şikâyet etmemiş, ancak O’na arz-ı hâlde bulunarak “Ennî messeniye’d-durru ve ente erhamü’r-râhimîn” (Rabbim! Dert beni buldu; ama en merhametli olan sensin) demişti [Enbiyâ sûresi (21), 83].
Dördüncü tutamak. Yûnus aleyhisselâm iri bir balık tarafından yutulup da zifirî karanlıklar içinde kaldığında Mevlâ’sına yalvarmaya başlamış “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z -zâlimîn”
(Senden başka ilâh yok! Seni ulûhiyetine yakışmayan noksan sıfatlardan
tenzih ederim. Ben gerçekten büyük bir haksızlık yaptım) demişti
[Enbiyâ sûresi (21), 87]. Biz de sayısız kusurumuzu itiraf ederek
Mevlâ’mızın merhametini kazanmaya çalışalım.
Beşinci tutamak. Kur’ân-ı Kerîm’de Firavun ailesinden
olduğu halde Hz. Mûsâ’ya iman eden ve doğru bildiği şeyleri Firavun’un
yüzüne haykıran yiğit bir mü’minden söz edilir. Onun şu sözleri
çâresiz kalanların dilinden bırakmayacağı bir gönül ilacıdır: “Ve üfevvidu emrî ilellah, innellâhe basîrun bi’l-ibâd” (Ben işimi Allah’a havâle ediyorum. Şüphesiz Allah kullarını daima görmektedir) [Gâfir sûresi (40), 44].
Bu beş âyet, bir zamanlar sıkıntılar içinde bunalan bazı
büyüklerimizin kulağımıza çarpan imdat sesleri, yalvarış örnekleridir.
Yüce Rabbimiz onların bu yakarış tarzlarını beğenmiş, niyazlarını kabul
ederek muratlarını vermiştir. Bu güzelim niyâz örneklerini Kur’ân-ı
Kerîm’de bize duyurmasının mutlaka bir hikmeti vardır. Zira bize “Ey kendilerine haksızlık etmekte aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin” [Zümer suresi (39), 53] buyuran O’dur. “Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir” diyerek [Talak suresi (65), 2] ve zorluğun yanında bir de kolaylık bulunduğunu söyleyerek [Talak suresi (65), 7; İnşirâh suresi (94), 5-6] ümidimizi hep canlı tutmamızı isteyen de O’dur.
ÇIKIŞ YOLU
Şu gerçeği hiç unutmamalıyız: Lutfu ve keremi bol, hazinesi sayısız
ihsanlarla dolu Rabbimiz, kulunun el açarak “Bana da ver yâ Rabbî!”
demesinden hoşnutluk duyar. Başına gelen sıkıntılara göğüs gerip
sabretmesini, üzerindeki kesif ve karanlık bulutları yine O’nun bir gün
dağıtacağını ve kendisini aydınlık günlere çıkaracağını bilmesini,
rahmetini ümitle beklemesini arzu eder.
Peygamber Efendimiz dert ve sıkıntılardan iyice bunaldığımız günlerde
Rabbimize daha çok yönelmemizi, istiğfâr’a yapışmamızı yani Allah’tan
bağışlanma dilememizi tavsiye etmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Bir
kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir
çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği
yerden rızık verir”
(Ebu Dâvud, Vitir 26). Demek ki istiğfâr
hem maddî hem de mânevî sıkıntılardan kurtulmayı sağlar. Şu âyet-i
kerîme de bu mânayı perçinlemektedir: “Rabbinizden mağfiret
dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki) üzerinize
gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın,
size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın”
[Nuh suresi (71), 10-12].
Sohbetimizi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mübarek gönlünde
bir keder ve üzüntü hissettiği zaman yaptığı bir dua ve zikir ile
bitirelim. Biz de içimizde bir sıkıntı hissedince, gönülleri halden
hale koyan o yüce makama bu özlü ve hikmetli dilekçeyi sunalım:
“Lâ ilâhe illallâhü’l-azîmü’l-halîm. Lâ ilâhe illallâhü
rabbü’l-‘arşi’l-‘azîm. Lâ ilâhe illallâhü rabbü’s-semâvâti ve
rabbü’l-ardı ve rabbü’l-‘arşi’l-kerîm:
Azamet ve hilim sahibi
olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Azametli arşın
sahibi olan Allah’tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Göklerin
rabbi, yerin rabbi ve yüce arşın rabbinden başka ibadete lâyık hiçbir
ilâh yoktur” (Buhârî, Da’avât 27, Tevhîd 22, 23; Müslim, Zikr 83).

Kaynak : Yaşar Kandemir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.asiluydu.com
Minik SeRCe
Admin
Admin
Minik SeRCe


Mesaj Sayısı : 4290
Kayıt tarihi : 04/10/08

İmdat Sesleri Empty
MesajKonu: Geri: İmdat Sesleri   İmdat Sesleri Icon_minitimeC.tesi Ağus. 25 2012, 21:12

gül paylasim icin tskrler abi emegine saglik...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://altinkafes.eniyiforum.net
 
İmdat Sesleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» alo 155 polis imdat..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Altinkafes :: Biyografi :: Dinimiz-biografi-
Buraya geçin:  
Bedava forum | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar