Altinkafes
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Altinkafes

tema ve ps calismalari
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İctihad ve rahmet

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mehmet resat
supermod
supermod
mehmet resat


Mesaj Sayısı : 1000
Yaş : 72
Kayıt tarihi : 06/03/12

İctihad ve rahmet Empty
MesajKonu: İctihad ve rahmet   İctihad ve rahmet Icon_minitimeC.tesi Ağus. 25 2012, 20:50

İctihad ve rahmet







Sual:
İctihad nedir?

CEVAP
İctihadın ıstılah (terim) anlamı, müctehid bir âlimin âyet ve
hadislerden, manaları açıkça anlaşılmayanları, açıkça bildiren diğer
hükümlere kıyas ederek, benzeterek, bunlardan yeni hükümler çıkarmaya
uğraşması demektir. Mesela Kur’an-ı kerimde mealen, (Ana babaya, öf demeyin) buyuruldu.
Burada dövmeyin, sövmeyin denilmemiş, bunların en hafifi
bildirilmiştir. Müctehidler, dövmenin, sövmenin ve hakaret etmenin de
haram olacağını ictihad etmişlerdir.



Yine Kur’an-ı kerimde şarap içmek yasak edilmiş, başka içkiler
bildirilmemiştir. Şarabın haram olmasının sebebi, sarhoş edip aklı
giderdiği içindir. Bundan dolayı müctehidler, şarabın haram olmasındaki
sebep, herhangi bir içkide bulunsa haramdır, diye ictihad etmişler.
Sarhoş eden her şeyin haram olduğunu bildirmişlerdir.



Kur’an-ı kerimde, ictihad ediniz buyuruldu. Fatebiru âyet-i kerimesi, (Ey akıl sahipleri, akıl erdiremediğiniz meselelerde, onları bilen ve derinliklerine tam ermiş olanlara tâbi olunuz) demektir. (Menar şerhi)



O halde, ilimde ihtisası tam olan müctehidlerin, manaları açıkça
anlaşılmayan âyet ve hadislerin içlerinde saklı bulunan ahkâmı ve
meseleleri, ictihad ederek açığa çıkarması farzdır. İctihad makamına
layık olabilmek için, birçok şartlar vardır. Bu yüksek vasıfları taşıyan
kimseler, ancak asr-ı saadette, Sahabe-i kiramın zamanında, Tâbiin ve
Tebe-i tâbiin devrinde bulunabiliyor, sohbet bereketi ile yetişiyordu.
Zaman ilerleyip, fikirler bozulduktan, bid’atler çoğaldıktan sonra,
böyle kıymetli kimselerin azaldığı, hicri dördüncü asırdan sonra, bu
sıfatlara malik bir âlimin ortada kalmadığı, Mizan-ül-kübra, Redd-ül-muhtar ve Hadika’da yazılıdır.



İctihad makamına varmış bulunan yüksek kimseler, kendi ictihadlarına
göre hareket etmek mecburiyetindedir. Başka müctehidlerin ictihadlarına
tâbi olamazlar. Hatta Peygamberlerin zamanlarında da, sahabeden biri,
kendi Peygamberinin ictihadına uymayan ictihadda bulunursa, kendi
ictihadına göre hareket ederdi. Peygamberler de ictihad ederlerdi. Fakat
ictihadlarında hata ederlerse, Allahü teâlâ, derhal Cebrail
aleyhisselamı göndererek, hataları vahiy ile düzeltilirdi. Yani
Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir gazasında
alınan esirlere yapılacak şey için, Server-i âlem bazı Sahabe-i kiram
ile birlikte bir türlü, Hazret-i Ömer ise, başka türlü ictihad
etmişlerdi. Sonra, âyet-i kerime gelerek, Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in
ictihadının doğru olduğunu bildirdi. Bunun gibi Abese suresi de, bir
ictihad hatasını düzeltmek için nazil olmuştu. Peygamber efendimizin
vefatları sırasında, hokka ve kalem hakkındaki emirlerinin
anlaşılmasında Hazret-i Ömer’in ictihadı da öyledir.



Eshab-ı kiramdan sonra meşhur dört imam ve bunların mezheplerine göre
ictihad eden imam-ı Ebu Yusuf, imam-ı Nevevi, imam-ı Gazali hazretleri
gibi yüksek âlimler yetişti. Asr-ı saadet uzaklaştıkça, hadis-i
şerifleri nakil ve rivayet eden 12 silsilenin haber verme zincirinin
halkaları arttı. Hadis-i şeriflerin hangi silsileden ve hangi
kimselerden alınacağı, düşünülecek bir mesele oldu ve çok güç ve belki
imkansız oldu. Bundan dolayı, dördüncü asırdan sonra, ictihad edebilecek
bir âlim yetişemez oldu. Bütün Müslümanlar, bu dört imamdan birine tâbi
olup, o imamın mezhebine uymaya mecbur oldu. (Eshab-ı Kiram kitabı)


Farklı ictihad rahmettir
Sual:
Mezheplerdeki farklı hükümlerin sebebi nedir?

CEVAP
İctihad, bir ibadet, yani Allahü teâlânın emri olduğundan,
hiçbir müctehid, diğer bir müctehidin ictihadına yanlış diyemez. Çünkü,
her müctehide, kendi ictihadı hak ve doğrudur. Beyheki’deki hadis-i
şerifte, (Müctehid âlimlerin farklı ictihadları rahmettir)
buyuruluyor. İmam-ı Şafii hazretleri, imam-ı a’zam hazretlerinden
farklı ictihadları olduğu ve Hanefi mezhebinde olmadığı halde, (imam-ı
a’zam Ebu Hanife’nin rey ve ictihadını beğenmeyene, Allahü teâlâ lanet
etsin!) buyurmuştur. İmam-ı Ebu Yusuf ve imam-ı Muhammed ve diğer
imamların, imam-ı a’zama uymayan sözleri, onu beğenmemek, kabul etmemek
değildir. Kendi ictihadlarını bildirmektir. Bunu bildirmeye memurdurlar.



Mezheplerdeki farklılıkların çoğu, Resulullah efendimizin ibadetleri
değişik şekilde yaptığındandır. Bir de âyet-i kerime ve hadis-i
şeriflerden müctehidlerin farklı anlayışları vardır. Müctehid
ictihadında yanılabilir. Fakat yanılsa da mahzuru yoktur. Buhari’deki
hadis-i şerifte de, (Müctehid, ictihadında isabet ederse iki, yanılırsa bir sevap alır)
buyuruluyor. Demek ki ictihad hatası, günah değil, aksine sevaptır.
Farklı ictihadlarından dolayı Eshab-ı kirama ve müctehidlere dil
uzatılmaz.



Server-i âlem efendimiz, uzak ülkelere gönderdikleri Sahabe-i kirama,
güçlük karşısında kalınca, âyet-i kerimelere müracaat etmelerini, orada
bulamazlarsa, hadis-i şeriflere müracaat etmelerini, orada da bulamazlar
ise, kendi rey ve ictihadları ile hareket etmelerini, kendilerinden
daha yüksek ilimli ve fikirli olsalar dahi, başkalarının ictihadına
uymamalarını emrederdi.



İşte bunun gibi, imam-ı Ebu Yusuf ve imam-ı Muhammed de hocaları olan
imam-ı a’zamın reyine tâbi olmayıp, kendi ictihadları ile hareket
ederlerdi. Halbuki, imam-ı a’zamın ilmi onların üstünde idi. Dört mezhep
arasındaki farklar da, bundan ileri gelmektedir.



O halde namaz, oruç ve diğer ibadetlerde, büyük âlim olan mezhep
imamlarımızın birbirine uymayan ictihadları için, hiçbiri diğerinin
sözüne yanlış dememiştir.



Sahabe-i kiram da böylece birçok işlerde birbirlerine uymamışlarsa da,
hiçbiri diğerinin ictihadına yanlış dememiş, dalalet, fısk demeyi
hatırlarına bile getirmemişlerdir. Mesela, Ebu Bekri Sıddık halife iken,
Müslüman olmasını teşvik için, gayrimüslim olan birisini, bir sahabinin
yanına katarak, beyt-ül-malın muhafaza memuru olan Hazret-i Ömer’e
gönderdi. Buna zekat hissesini versin dedi. Hazret-i Ömer ise, bu parayı
vermedi. Müellefe-i kulub ismi verilen bu gibi kimselere zekat
verilmesi, âyet-i kerimede emredilmiş iken, niye vermedin diye sorunca,
Hazret-i Ömer, (Kâfirlerin kalblerini yumuşatmak emri, Allahü teâlânın
vaad ettiği zafer ve galibiyet başlamadan önce, kâfirlerin azgın olduğu
zamanda idi. Şimdi ise, Müslümanlar kuvvetlenmiş, kâfirler mağlup ve
aciz olmuştur. Şimdi kâfirlerin kalblerini mal ile kazanmaya lüzum
kalmamıştır) buyurduktan sonra, Müellefe-i kulub denilen kâfirlere zekat
verilmesi emrini nesh eden, yani yürürlükten kaldıran âyet-i kerimeyi
ve Muaz hadisini okudu. Hazret-i Ömer’in bu ictihadının, Sıddık-ı
a’zamın rey ve ictihadına uymaması, onun bu emrini red etmek değildir.
Beyt-ül-malın muhafazasına ve idaresine memur olduğu için, ictihadını
söylemişti. Hazret-i Ebu Bekir de bu ictihadından dolayı ona bir şey
dememişti. Hatta, ictihadını değiştirerek, Eshab-ı kiramın hepsi,
Hazret-i Ömer gibi ictihad eylediler. (Eshab-ı Kiram kitabı)

Âlimlerin farklı ictihadları
Sual:
Selefiye itikadındaki gençler (Ümmetimin ihtilafı rahmettir)
hadisi uydurmadır diyorlar. İhtilaf rahmet olunca ittifak gazap olur
diyorlar. O zaman dört hak mezhebe de dil uzatmış olmuyorlar mı?
Hazret-i Âdem’den beri gelen Allah’ın gönderdiği dinlerde de
farklılıklar vardı. Farklı olmak rahmet olmasaydı Allah, peygamberlerin
dinlerini [ameldeki bilgilerini] hep aynı yapardı. Farklı yapması,
mezheplerdeki farklılıkların rahmet olduğunu göstermiyor mu?

CEVAP
Elbette gösteriyor. Mezhepsizlerin inkâr edemediği bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Müctehid, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.) [Buhari]



Hatası bile sevap olan âlimlerin böyle farklı ictihadları bir rahmettir.
Bunu inkâr etmek 14 asırdan beri gelen âlimleri yalanlamak ve hak
mezhepleri inkâr olur. O hadisi bir çok muhaddis rivayet etmiştir.
Muhaddis sıradan insan değildir. Ömürleri hadis ilmi ile geçmiştir. O
hadis-i şerif şu mealdedir: (Ümmetimin [âlimlerin] ihtilafı [farklı ictihadları] rahmettir.) [Beyheki, İ.Münavi, İbni Nasr, Deylemi]



Fıkıh âlimi İbni Âbidin hazretleri, önsözde buyuruyor ki:

Bu hadis meşhurdur. Mekasıd-ı hasene’de yazılıdır. İbni Hacib de Muhtasar’da sahih olduğunu yazmaktadır. Nasrul-mukaddesinin Hucce kitabında ve Beyheki’nin Risalet-ül-eşariyye’sinde sahih hadis olarak bildirildiğini, İmam-ı Süyuti yazmaktadır. Halimi ve kadi Hüseyin ve İmam-ül-Haremeyn de sahih olarak bildirmişlerdir. Mevahib-i ledünniyye’de de yazılıdır.



Farklı ictihad, Peygamberlerin farklı dinleri gibi rahmettir. Bir âlim,
öteki âlimin ictihadının yanlış olduğunu söylemez. Çünkü Mecelle’de (İctihad ictihadla nakzedilemez) buyuruluyor. (Madde 16)



Müctehidlerin ihtilafları, yani farklı ictihadları rahmet olmasa idi,
müctehidin hatasına da sevap verilmezdi. Yanlış bir işe sevap verilmez.
Müctehidin hatasına da sevap verildiğine göre, farklı ictihad rahmettir.
İhtilaf rahmet olunca ittifak gazap olur demek de
yanlıştır. Çünkü bu söz, Peygamberlerin getirdiği dinlerin farklı
olmasına ve Selef âlimlerinin birbirinden farklı ictihad etmesine dil
uzatmak olur.



Resulullah efendimiz de rahmet olması için farklı hadisler bildirmiştir.
Hak mezheplerin farklı oluş sebeplerinden birisi de, bu farklı
hadislerdir. Mesela üç hadis âlimi şu hadis-i şerifleri ittifakla
bildirmişlerdir:

(Ön avretine dokunan erkeğin abdesti bozulur.) [Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]



(Ön avretine dokunan erkeğin abdesti bozulmaz.) [Ebu Davud,Tirmizi, Nesai]



Hiç birisi uydurma dememiştir. Bu farklılığın rahmet olduğunu bildikleri
için kitaplarına almışlardır. Bu büyük hadis âlimlerine dil uzatanın
dili kurur. Müctehidin ihtilafı rahmet olduğu gibi, her biri Cennetlik
ve müctehid olan eshab-ı kiramın farklı ictihadları da rahmettir. Bir
hadis-i şerif meali:

(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. Eshabımın ihtilafı [farklı ictihadları] sizin için rahmettir.) [Taberani, Beyheki, İbni Asakir, Hatib, Deylemi, Darimi, İ. Münavi, İbni Adiy]



Görüldüğü gibi bu hadis-i şerifi 8 muhaddis rivayet etmiştir.
Müctehidlerin ve hepsi müctehid olan eshab-ı kiramın da farklı
ictihadları rahmettir.


İhtilafta rahmet olur mu?
Sual:
(Ümmetimin ihtilafı rahmettir) hadisi sahih olamaz, sahih olursa, o zaman ittifak, birlik gazab-ı ilahiye sebep olmaz mı?

CEVAP
Bu hadis-i şerifi İmam-ı Beyheki, İmam-ı Münavi, İmam-ı ibni
Nasr ve İmam-ı Deylemi gibi sözleri dinde senet olan hadis imamları
bildirmişlerdir.



Allahü teâlâ, Müslümanların imanda, doğru itikatta birleşmelerini
emrediyor. Bu hadis-i şerifte bildirilen ihtilaf, cahillerin, sapıkların
değil, sözleri dinde senet olan salih âlimlerin ictihadlarındaki
ayrılık demektir. Yani, (Ümmetimin ihtilafı rahmettir) demek,
(Müctehidlerin farklı ictihadları rahmettir) demektir. İmandaki ayrılık
gazaba sebep olduğu gibi, ictihadlardaki ayrılıklar da, Müslümanlar için
birer rahmettir. Müctehid ictihadında hata ederse de, sevap alır. Sevap
verilen şey, gazab-ı ilahiye sebep olmaz, rahmete sebep olur. Bir
hadis-i şerif meali:

(Müctehid, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse, iki sevap alır.) [Buhari]



Başka bir okuyucu da, şöyle diyor:

(Ümmetimin ihtilafı rahmettir) hadisini (Mezhepler rahmettir) diye söylemek uygun olur mu?

CEVAP
Oradaki ümmet, müctehid âlimlerdir. İhtilaftan kasıt da, farklı
ictihad olduğunu yukarıda bildirdik. Yani o hadis-i şerif,
(Müctehidlerin farklı ictihadları rahmet) anlamındadır. Bir müctehidin
ictihad ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi
denir. İctihad rahmet olunca, onun ictihadların toplamı olan mezhebi de
rahmettir. O halde (Mezhepler rahmettir) demek gayet uygundur. Sapık
olanların yani doğru itikattan ayrılanların ictihadları da, mezhepleri
de bozuktur.


Selim akıl ve ictihad
Sual:
Selim akıl Peygamberlerde bulunur ve hiç yanılmaz deniyor. İctihadda yanılmak bundan farklı mıdır?

CEVAP
İctihadda yanılmak farklıdır. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin Kur’an-ı kerim dışındaki mübarek sözlerini anlamak için, (Ya Resulallah, bu vahiy mi, yani Allahü teâlânın kesin emri mi, yoksa kendi ictihadınız mı?)
diye sorarlardı. Peygamberler de ictihad ederlerdi. Fakat
ictihadlarında hata ederlerse, Allahü teâlâ, derhal Cebrail
aleyhisselamı göndererek, hataları vahiy ile düzeltilirdi. Yani
Peygamberlerin ictihadları hatalı kalmazdı. Mesela, Bedir gazasında
alınan esirlere yapılacak şey için, Server-i âlem bazı Sahabe-i kiram
ile birlikte bir türlü, Hazret-i Ömer ise, başka türlü ictihad etmişti.
Sonra, âyet-i kerime gelerek, Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in ictihadının
doğru olduğunu bildirdi.



Hayrın şerrin yaratıcısı Allahü teâlâ olduğu gibi, Peygamberlerini
yanıltan da Allahü teâlâdır. Resulullah efendimiz bir namaz kılarken
yanılıyor. Sonra, (Yanıltıldım, unutturuldum) gibi
ifadelerle cevap veriyorlar. Bir dini hükmün ortaya çıkması için Allahü
teâlânın yanılttığı veya unutturduğu meydana çıkıyor.



Esirlerin öldürülmesi olayında da, Resulullahın amcası Abbas ve daha
bazı esirler daha sonra Müslüman oldular. Sadece Hazret-i Abbas’ın
soyundan binlerce âlim, büyük zatlar geldi. Eğer öldürülmüş olsaydı, bu
nesil gelmeyecek ve kendisi de Cehennemlik olacaktı. Buradaki yanılmanın
ne kadar rahmet olduğu meydana çıkıyor.


Hatalı ictihad olmaz
Sual:
Ben hiçbir mezhebe bağlı değilim diyen birisi, “Mezhep
imamları ilah değildir, peygamber gibi masum da değildir. ictihadlarının
doğrularını alır, hatalarını atarız. Yahut delilleri daha kuvvetli
olanı seçeriz” diyor. Böyle söylemesi doğru mudur?

CEVAP
Bir müctehid bile, başka müctehidin hata ettiğini bilemez. Çünkü, (İctihad ictihadla nakz olunamaz)
buyuruluyor. Bunun için şu ictihad doğrudur veya delili daha
kuvvetlidir denemez. Bir müctehid, Allah indinde isabet edemese, hata
etse bile yine sevap alır. Bir hadis-i şerif meali:

(Müctehid, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevap alır.) [Buhari]



Sevap olan bir şey için hata tabirini kullanmak caiz değildir. Böyle
farklı ictihadlar da Allahü teâlânın bir rahmetidir. Bir hadis-i şerif
meali de şöyledir:

(Ümmetimin [âlimlerin] ihtilafı [farklı ictihadları] rahmettir.) [Beyheki, Deylemi, İ.Münavi, İ. Nasr]



Rahmet ve sevap olan bir ictihad için, nasıl olur da imam-ı a’zamın veya
imam-ı Gazali’nin hatası var diyebiliriz? İşte bunun için (Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarında hata yoktur, uydurma hadis olmaz) deniyor.
Böyle söylemenin hâşâ onları peygamber ve ilah derecesine yükseltmekle
ne alakası var? İctihadları hatalı, kitaplarında uydurma hadis var zannı
ile Resulullahın vârislerine dil uzatmak caiz olmaz. Hatalı ictihad
tabirini kullanmak da bu bakımdan hatalıdır.



Mezhep imamlarının hatası olmaz. Allah indinde hatası varsa o da sevap
aldığı için hata sayılmaz. İnsanlar da onun hata olduğunu bilemez. Bir
kimse, müctehid bile olsa, şu ictihad doğru, şu ictihad yanlış diyemez.
Ancak müctehid, (Benim ictihadım şudur) diyebilir.



Halife Harun Reşid, İmam-ı Malik hazretlerinin ictihadlarını çok
beğenmişti. Bunun için herkesin Maliki olmasını şiddetle arzu ediyordu.
İmam-ı Malik hazretlerine "Ya İmam, senin kitaplarını çoğaltıp, her yere
göndereceğim. Herkesin senin mezhebine uymasını emredeceğim" dedi.
İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki:

"Ya halife, hadis-i şerifte; "Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları rahmettir" buyuruluyor.
Bu farklı ictihadlar Allahü teâlânın rahmetidir. Hepsi hidayet
üzeredir. Müslümanları bu rahmetten mahrum bırakmak yanlıştır."



Hakkı teslim eden halife bu arzusundan vazgeçti.



Eski ictihad
Sual:
Bir müctehid, eski ictihadından vazgeçse, o ictihadı
artık geçersiz olmaz mı? Sonraki ictihadı ilk ictihadını nesh etmez mi?
Bir hadis âlimi bir hadise uydurma dese, bu hadis, bütün hadis
âlimlerince uydurma sayılır mı?

CEVAP
Müctehidin eski ictihadı, kendisini bağlamaz. Ancak, müftüler,
ihtiyaç halinde müctehidin bu eski ictihadı ile de fetva verebilirler.
Çünkü o ictihad başkaları için yine geçerlidir. Müctehid eski
ictihadından vazgeçse de, onu da Müctehid iken bildirdiği için geçersiz
bir ictihad durumuna düşmez. Çünkü ictihad ictihadı nakzetmez. Özellikle
İmam-ı Şafii hazretlerinin eski ictihadları meşhurdur. Şafiiler, o eski
ictihadlarla da amel ederler. İmam-ı a’zam hazretlerinin talebeleri,
(Bizim ictihadlarımızın çoğu, İmam-ı a’zamın eski ictihadlarıdır)
demişlerdir. Bir müctehidin ictihadı, diğer müctehidin ictihadını
hükümsüz kılamaz.



Bu husus, hadis-i şerifler için de geçerlidir. Bir hadis için bir âlim,
mevdu yani uydurma demişse, sadece uydurma diyene göre o hadis uydurma
olur. Mevdu diyen hadis âlimi, bana göre, benim aradığım şartlara göre
sahih değil der. O hadisi bildiren hadis âliminin şartlarına göre ise, o
hadis yine sahihtir. Yani bir hadis âlimi, bir hadise uydurma derse, o
hadis bütün âlimlerce uydurma olmuş olmaz. Bunu bilmeyen cahiller,
falanca bu hadise uydurma dedi, artık bu hadis uydurma diye konuşurlar. O
hadise uydurma diyen âlim ise, hadisi bildiren de âlimdir. Hatta
uydurma diyen âlimin derecesi yüksek bile olsa, yine o hadis uydurma
olmaz. Çünkü imam-ı Ebu Yusuf, hocası imam-ı a’zam hazretlerinin
ictihadlarından farklı ictihad edebiliyordu. Bunun için Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarında bulunan hiç bir hadise uydurma denemez.





Mezhebine uyan kurtulur
Sual:
Bir müctehid ictihad ederken yanılsa veya bir hak
mezhebin bir hükmü Allah katında yanlış ise, bizim o hükümle amel
etmemiz günah olmaz mı?

CEVAP
Hayır. Müctehid, ictihad ederken yanılsa bile, günah olmaz,
sevap olur. Allahü teâlâ, insanları kendi katındaki mutlak doğruya göre
değil, müctehidin ictihadına uyup uymamakla imtihan edecektir. Bu
genişliği, bu rahmeti Habibinin ümmetine ihsan etmiştir. Müctehide yani
kendi mezhebine uyan kurtulur. Bir müctehidin ictihadında yanıldığını da
hiç kimse bilemez. Başka âlimin farklı ictihadı bu ictihadın yanlış
olduğunu gösteremez. Allahü teâlâ, ictihada sevap verdiği için hiç bir
ictihada yanlış denemez. Bu ictihadla amel edenler de sevap kazanır.

Allah ve Resulü, müminlere merhamet ettikleri için, bazı
işlerin nasıl yapılacağı, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açık
bildirilmedi. Açıkça bildirilse idi, öylece yapmak gerekirdi. Farzı
yapmayanlar günaha girer, kıymet vermeyenler de kâfir olurdu. Müminlerin
hâli güç olurdu. Böylece mezhepler meydana geldi.



Rahmet olan farklı hükümler
Sual:
Kitaplarda,imam-ı Ebu Yusuf’a, Cuma’yı
kıldıktan sonra, guslettiği kuyuda fare ölüsü görüldüğü söylenince,
“Şafii kardeşlerimize göre guslümüz sahihtir” buyurarak tekrar
gusletmediği bildiriliyor. Halbuki İmam-ı Ebu Yusuf müctehid idi.
Müctehid, müctehidi taklit edemez. Bu sözünün açıklaması nedir?

CEVAP
Şafiileri taklit etmiyor. O anda Şafiiler gibi ictihadda bulunuyor. Şafiilere uygun ictihad ettim demek istiyor.



Âlimin farz ve haram deme yetkisi
Sual:
Ebu Hanife, imam arkasında Fatiha okumak tahrimen mekruh
derken, imam Şafii farz diyor. Peygamberin bile, haram etme, farz kılma
yetkisi yokken, farz Allah’ın emri iken nasıl olur da bu âlimler,
farzdır, haramdır diyebiliyorlar?

CEVAP
Resulullahın ve müctehid âlimlerin yetkisi iyi bilinmediği için
böyle garip sorular geliyor. Bir kimse suç işleyince, savcının isteği
üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır. Hapse
atanlar polis veya jandarmadır. Ama bunu savcının emri ile yapmaktadır.
Hücreye konmuşsa gardiyan koymuştur. Şimdi gardiyana, jandarmaya veya
polise, siz kim oluyorsunuz da beni hapse attınız diyemeyiz. Onlar
savcının emrini uyguluyorlar. Savcı da kim oluyor denemez. O da kanun
adına bunu yapıyor. Şu halde yetki kanundan geliyor. Ama bu yetki, polis
ile, savcı ile, kullanılıyor. Polise, savcıya karşı gelen kanuna karşı
gelmiş olur. Polis, savcı devletin ortakları değildir, devlete hizmet
veren kişilerdir. Suç işledikleri takdirde onlar da cezalandırılır.



Farz ve haram Allah’ın emri ile olur. Ancak Allahü teâlâ, bu yetkiyi Resulüne de vermiştir. Birkaç örnek verelim:

1- Kur’anı açıklamakta yetkilidir. Bir âyet-i kerime meali:

(Kur’anı insanlara beyan et!) [Nahl 44] (Beyan etmek, başka kelimelerle açıklamak demektir.)


2-
Bir şeyi haram etme ve farz kılmada da yetkilidir. İşte iki âyet-i kerime meali:
(O ümmî Peygamber, temiz şeyleri helal, pis, çirkin şeyleri haram kılar.)
[Araf 157]


(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan,
Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini
[İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]



Resulullah açıklama yetkisine dayanarak buyuruyor ki:

(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibi geçerlidir.) [Tirmizi]



(Eğer meşakkat vermeseydi, gece namazını ümmetime farz kılardım.) [Deylemi]



Şu halde, (Allah’tan başkası farz kılamaz, haram edemez) demek yanlıştır.


3-
Resulullahın emrine uymak, Ona itaat etmek farz, isyan etmek haramdır. Üç âyet-i kerime meali şöyledir:

(Resule itaat, Allah’a itaattir.) [Nisa 80]


(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.)
[Nisa 13,14]


(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe,
o işi kendi isteğine göre, tercih etme, seçme hakkı kalmaz.)
[Ahzab 36]



Allah’ın emrine olduğu gibi Resulünün emrine de uymak şarttır.
Peygamberin emrini kabul etmem, yalnız Kur’ana uyarım diyen kâfirdir.


4-
İman konusunda da aynı yetkiye sahiptir. Resulullaha iman etmeyen kâfirdir. İki âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!)
[Araf 158]



(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirlere de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]


5-
İman gibi, Allah’ın emrine itaat ile Resulünün emrine itaat
de aynıdır. Ben yalnız Allah’a [Kur’ana] uyarım, Resule [hadislere]
uymam diyen kâfirdir. İşte bir âyet-i kerime meali:

(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]



Allahü teâlâ, Resulüne böyle yetkiler verip, (Resulüme tâbi olun) buyurduğu gibi, Resulü de, âlimlere yetki verip (Âlimlere tâbi olun!) ve (Âlimler benim vârislerimdir) buyuruyor.
Yani (Bana tâbi olduğunuz gibi, âlimlere de tâbi olun) buyuruyor. Peki
vâris olan bu âlimler, hiç hata etmez mi? Hatta birinin ak dediğine
öteki kara demiyor mu? Ne olacak şimdi? Resulullah efendimiz onu da
açıklamış, (Âlim ictihadında yanılırsa bir, isabet ederse iki sevap alır) buyurmuştur. (Buhari)



Demek ki Resulullahın vârislerinin de ictihad etme, haram ve helal deme
yetkileri vardır. Bugünkü âlim taslakları müctehid değildir. Onların
sözleri dinde senet olmaz. Bu yüzden, Yusuf-i Nebhani hazretleri, (Bugün müctehidlik taslayanın ya aklı veya dini noksandır) buyurmuştur.


Kaynak : M.Ali Demirbaş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.asiluydu.com
Minik SeRCe
Admin
Admin
Minik SeRCe


Mesaj Sayısı : 4290
Kayıt tarihi : 04/10/08

İctihad ve rahmet Empty
MesajKonu: Geri: İctihad ve rahmet   İctihad ve rahmet Icon_minitimeC.tesi Ağus. 25 2012, 21:11

gül paylasim icin tskrler abi emegine saglik...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://altinkafes.eniyiforum.net
 
İctihad ve rahmet
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Farklı ictihad ve rahmet
» İctihad dinin emridir

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Altinkafes :: Biyografi :: Dinimiz-biografi-
Buraya geçin:  
Bedava forum kurmaya hazir misin ? | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar