Ömrümün Hapsinde Aşk
Sen şimdi gideceksin, bütün mevsimler sana dönecek. Kış gibi soğuk ve yaz kadar yakıcı olacak günler,
aynı anda titreyecek bedenim hem soğuktan, hem sıcaktan…
Ömrümün
en bahtsız anına denk gelecek gidişin mutlaka veya ben gidişinin
ardından yıllar sonra bile, ne bahtsız olduğumu söyleyip ağlayacağım.
Sen
gidince bütün günler kararacak şimdi. Bir daha güneş bu gönlün
kapısından içeri hiç sızamayacak ve bitecek elbet yıldızın, ayın da
ışığı; nereye kadar?
Kör bir sessizlik kalacak senden sonra, kör bir yalnızlığa çarpacak hep sözlerim. Bir zaman sonra kendi sesimi bile unutacağım….
Aklım
kalacak ezan seslerinde ama yokluğunla sağır bir kalbin haline
bürünecek vücudum. Artık derim ne kadar kırışacaksa, o kadar duymaz
olacağım dünyanın seslerini…
Basit bir oyunken aşk dediğin, bende ölüm olacak. Başkalarının güle oynadığı sokaklarda, ben kendi ecelimi arayacağım.
Kendimi öldürmekten sıkılıp, seni vuracağım düş saatlerinde ve bu rüyalar tersine çıkmayacak…
Sonra bir gün…..
Hiç
haberim yokken dışarıda olup bitenlerden, güneş ansızın odama girecek
bir yer bulacak. Sızacak içeri sakin ve usulca, gözlerim kamaşacak.
Sonra bir el uzanıp açacak kapıyı.
O güne kadar birikmiş bütün kirine rağmen gözlerinin, bir çift göz göreceğim parlayan. Gülümseyecek hiçbir şey söylemeden.
Yarı
aralık gözlerimle, uzanana o eli tutacağım. Cezam bitti zannedip bir
adım atacağım. Sımsıkı kavrayacak belimden güçlü kollarıyla beni. Son
bir kez dönüp bakacağım o karanlık duvarlara. Silik, solgun, sararmış
ismini göreceğim kazınmış bir taşta, gülümseyeceğim.
Bir daha arkama
bakmadan çıkıp gideceğim ömrümün hapsinden… ve bir daha dönmemek için, o
kahramanı bile senin gibi sevmeyeceğim….
Kaynak : Candan Ünal