Altinkafes
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Altinkafes

tema ve ps calismalari
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kabir hayatı ve azabı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
mehmet resat
supermod
supermod
mehmet resat


Mesaj Sayısı : 1000
Yaş : 72
Kayıt tarihi : 06/03/12

Kabir hayatı ve azabı Empty
MesajKonu: Kabir hayatı ve azabı   Kabir hayatı ve azabı Icon_minitimeCuma Ocak 18 2013, 08:24

Kabir hayatı ve azabı






Sual:
Ruh nedir? Ölünce ruh nereye gider?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, insanın ruhunu bilinemez şekilde yarattı. Ruh, madde
değildir, belli bir yeri yoktur. Ruh, bedenin ne içinde, ne dışındadır,
ne bitişik, ne ayrıdır. Yalnız onu varlıkta durdurmaktadır. Bedenin her
zerresini diri tutan ruhtur. Bunun gibi, âlemi varlıkta durduran Allahü
teâlâdır. Allahü teâlâ, bedeni ruh vasıtası ile diri tutmaktadır. (Müjdeci Mektublar)

Ahlak-ı alai
de buyuruluyor ki:
(Aklın erdiği bilgileri anlayan, his organlarından beyne gelen duyguları
alan, bedendeki bütün kuvvetleri, hareketleri idare eden, kullanan
ruhtur. Ruh, göz vasıtası ile renkleri, kulak ile sesleri kavrar,
sinirleri çalıştırır. Adaleleri hareket ettirir, böylece bedene iş
yaptırır. Böyle işlere ihtiyari yani istekli işler denir. Aklı kullanmak
düşünmek ve gülmek gibi şeyleri yapan ruhtur.

Ruh parçalanmadığı ve parçalardan meydana gelmediği, yani mücerred
olduğu için, hiç değişmez, bozulmaz, yok olmaz. Ruh bir sanatkâra
benzer. Beden bu kimsenin elindeki sanat aletleri gibidir. İnsanın
ölmesi ruhun bedenden ayrılmasıdır. Bu da sanatkârın sanat aletlerinin
yok olmasına benzer.)

İmam-ı Gazalihazretleri buyuruyor ki:
(Cesetten ayrılan ruh, ya azaba veya nimete kavuşur. İyilerinki
yükselir, kötülerinki yedi kat yerin dibine iner. Bedenden ayrılan ruh,
aletsiz, vasıtasız olarak her şeyi bilir. Bunun için çeşitli nimet veya
azapla karşılaşır.

Ruh bedende iken, herhangi bir uzuv, mesela insanın bir ayağı felç olsa,
ruh bu ayağa tesir edemez, onu harekete geçiremez. Ölüm ise, bütün
uzuvların felç olmasına benzer, ancak ruh, bedenden ayrılınca, müstakil
olarak yine bilir, görür, anlar, sevinir, üzülür, bu halleri yok olmaz.
Bu hali, bütün ruhlar yok edilinceye kadar devam eder. Herkes dirilince,
her ruh, yeniden meydana gelen cesede tealluk eder.)

Sual: Ölüye kabirde neler sorulacaktır? Mumyalanıp, kabre konulmazsa yine sual olur mu?
CEVAP
Kabirde akaidden veya çeşitli akaid ile amelden veya herkese başka şeylerden sual edileceği Feraid-ül-fevaid kitabında yazmaktadır. İman ve ibadet kitabında, kabirde münker ve nekir meleklerine cevap olarak Rabbimizin Allahü teâlâ,Peygamberimizin Muhammed aleyhisselam,dinimizin İslam,kitabımızın Kur'an-ı kerim, kıblemizin Kâbe-i şerif,itikadda
mezhebimizin Ehl-i sünnet vel cemaat olduğu, amelde ise dört hak
mezhepten hangisi ise, onu öğrenmek gerektiği bildirilmektedir.

Salih kimse için kabir suali kolaydır. Bu bakımdan dinimizin emir ve yasaklarını öğrenip ona göre amel etmeye çalışmalıyız.

Mumyalanıp hep dışarıda kalan ölüye ve yanıp kül olan kimselere de kabir suali olur. (Sirac-ül-vehhac ve Camiussagir şerhi)

Sual:
Ölüme rüya, kabir azabına kabus demek doğru mudur?
CEVAP
Hayır, çok yanlıştır. Ölüm, mümin için nimet, kâfir için musibettir. Allahü teâlâ, Azrail aleyhisselama, (Dostlarımın canını kolay al, düşmanlarımınkini de güç al) buyurdu.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin öleceği vakit, rahmet meleklerini görür, can verme
acısını duymaz. Ruhu tereyağından kıl çeker gibi, kolay çıkar, nimetlere
kavuşur.)
[Bezzar]

Mümin bu anda çok sevinir. Hazret-iAzrail, böyle mümine, (Korkma, Erhamürrahimine gidiyorsun, asıl vatanına kavuşuyorsun, büyük devlete erişiyorsun) der.
Böyle kimseye bundan daha şerefli bir gün yoktur. Müminin ruhunun
bedenden ayrılması, yani ölmesi, esirin hapisten kurtulması gibidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölüm, mümine en kıymetli hediyedir.) [Taberani]

Ölmek rüya değildir. Ölmek yok olmak da değildir. Varlığı bozmayan bir
iştir. Ölüm, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Ruhun
bedenden ayrılmasıdır. Ölüm, bir halden başka hale dönmesi, bir evden
bir eve göçtür. Allahü teâlâya kavuşmayı isteyen mümin, ölümü kötü
görmez. Çünkü ölüm, dostu dosta kavuşturan bir köprüdür. Cenneti seven
ve ona hazırlanan ölümü sever. Çünkü ölüm olmayınca Cennete girilmez.

Dünya hayatı rüya gibidir. Ölüm uyandırıp rüya bitecek, hakiki hayat başlayacaktır. Hadis-i şerifte, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu. (Sefer-i Ahiret)

Kabir azabı kabus değil, hakiki azaptır. Bu hususlar hadis-i şeriflerle
açıkça bildirilmiştir. Ölünce müminin ruhu nimetlere kavuşur, kâfirinki
ise azaba maruz kalır. Hadis-i şerifte, (Kabir ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur) buyuruldu. (Tirmizi)


Kabir azabı haktır
Sual:
Kabir azabının hak olduğunu biliyoruz. Fakat bu hususta âyet-i kerime yok mudur?
CEVAP
Kabir azabının varlığını bildiren vesikalardan bazıları şöyledir:

İmam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
Kur'an-ı kerimde (Onlar, sabah-akşam ateşe sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, "Firavun hanedanını azabın en çetinine sokun!" denilecek) buyuruldu. (Mümin 46)

Sabah-akşam görecekleri azap, Kıyametten öncedir. Âyetin devamında
onların şiddetli azaba sokulacağı bildiriliyor. Birincisi kabir azabı,
ikincisi ise Cehennem azabıdır. (El-Kavl-ül fasl)

İmam-ı Gazali hazretleri de, (Bu âyet-i kerime kabir azabını gösteriyor) buyurdu. (İhya)

Nuh suresinin, (Günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe atıldılar) mealindeki 25. âyet-i kerimesinde geçen Feüdhılu kelimesindeki F harfi, hiç ara verilmediğini gösterir. Yani (Suda boğulduktan hemen sonra kabirdeki azaba maruz kaldılar) demektir. (El-Kavl-ül fasl)

Al-i imran suresinin, (Allah yolunda öldürülenleri [şehidleri] ölü sanmayın! Bilakis onlar diridir) mealindeki 169. âyet-i kerimesi de, kabir hayatını bildirmektedir. (El-Kavl-ül fasl)

İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
Taha suresinin 124. âyet-i kerimesindeki "Me'îşeten danken" kabir azabını bildiriyor. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin kabrinde yemyeşil bir bahçe içindedir. Ayın ondördü gibi
aydınlatılır. "Feinne lehü me'îşeten danken" âyeti, kâfirlerin kabirde
görecekleri azabı bildirir. 99 tinnin kâfirleri kıyamete kadar kabrinde
sokup azap eder.)
[Tirmizi]

Tekasür suresinin 3. âyetindeki, bu övünmenizin kötü akıbetini "İleride bileceksiniz!" demek, "Ölürken" demektir. 4. âyetindeki "Yine ileride bileceksiniz" ise "Kabirde" demektir. (Celaleyn, Medarik, M.Tezkire-i Kurtubi)

Bekara suresinin, (Ölü iken sizi diriltti. Tekrar öldürecek ve tekrar diriltecek) mealindeki
28. âyetinde bildirilen, ikinci dirilme kabirde olacaktır. İmam-ı
Nesefi de bu âyetin kabir azabı ve nimetine işaret ettiğini
bildirmiştir. (Tefsiri Şeyhzade)

İmam-ı Nesefi hazretleri, Araf suresinin, (Orada yaşayıp, orada öleceksiniz, yine oradan dirilip çıkarılacaksınız) mealindeki 25. âyetindeki "Orada" dan maksat kabir hayatıdır buyuruyor. (Şeyhzade)

İmam-ı Nesefi buyurdu ki:
Casiye suresinin, (Allah sizi diriltir, sonra öldürür) mealindeki 26. âyetinde, diriltmenin kabirde olacağını bildiriyor. (Şeyhzade),Tevbe suresinin, (Onları iki defa azaba uğratacağız) mealindeki 101. âyetindeki azabın birisi kabir azabıdır. (Kadi Beydavi)

İmam-ı Süyuti hazretleri, "Kabir azabı" ile ilgili Şerhussudur isminde müstakil bir eser yazmıştır. Buhari ve Müslim
ve diğer hadis kitaplarındaki kabir azabı ile ilgili hadis-i şerifleri
nakletmiştir. Her hadis kitabında kabir azabı bildirilmektedir. Kabir
azabını inkâr eden, bütün hadis kitaplarını inkâr etmiş olur.

Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, bu ümmet, kabirde azap görecek,
benim gibi zayıfların hali ne olacak?) diye sual edince, Resulullah,
İbrahim suresinin, (Allah, iman edenlere, dünya ve ahirette de sabit sözlerinde sebat ihsan eder) mealindeki
27. âyeti okudu. (Bezzar), Bu âyette, kabir hayatının hak olduğu,
müminlere kavl-i sabit ihsan edildiği bildiriliyor. (Tefsir-i Celaleyn)

İslam âlimleri, kabir hayatının ahiret hayatından olduğunu, kabir azabının da ahiret azaplarından olduğunu bildirmişlerdir. (Mektubat-ı Rabbani)

Yukarıda âyet-i kerimelerle kabir azabının hak yani gerçek
olduğunu bildirdik. Şimdi de kabir azabı ile ilgili hadis-i şeriflerden
bazılarını bildiriyoruz. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kabir azabı haktır.) [Buhari]

(Kabir ya Cennet bahçesi veya Cehennem çukurudur.) [Tirmizi]

(Kabir azabının çoğu, üzerine idrar sıçratmaktan olacaktır.)
[İ.Mace, Nesai, Hakim, Dare Kutni]

(İdrardan sakının! Çünkü kabirde ilk hesap bundan olacaktır.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, bazı kimseleri, insanların ihtiyaçlarını gidermek için
yaratmıştır. İnsanlar, ihtiyaçları için onlara başvururlar. İşte bunlar,
kabir azabından emindirler.)
[Taberani]

(Şehid kabir azabından emindir.)
[İbni Mace, Beyheki, imam-ı Ahmed]

(Dün gece rüyamda, bir kimseyi kabir sıkarken gördüm. Namazı gelip onu kabir azabından kurtardı.)
[Hakim]

(Cuma gecesi
"Fâtiha" ve 15 kere "İzâ zülzilet" okuyarak iki rekat namaz kılan kabir azabından emin olur.) [Deylemi]

(Fisebilillah gözcü olarak vefat eden kabir azabı görmez.)
[İ. Ahmed]

(Allah’ım, kabir azabından Sana sığınıyorum.) [Müslim, Nesai, Hakim, Harâiti]

(Kabir azabından Allah’a sığınınız.)
[Müslim, İ.Ahmed, İ.E.Şeybe]

(Gizleyebilseydiniz, kabir azabını işitmeniz için Allah’a dua ederdim.) [Müslim, İ. Ahmed, Nesai]

(Allah’a yemin ederim ki, 99 tinnin Kıyamete kadar, kâfire kabrinde azap eder.)
[Ebu Ya’la, İbni Hibban, Tirmizi]

(Namaz kılmayanın kabri ateşle dolar. Gece-gündüz onu yakar. Bir tinnin, her namaz vaktinde onu sokar.)
[Kurretül-uyun]

[Tinnin isimli yılan, dünya yılanı değildir. Kâfire ve günahkâra azap etmesi için Allah’ın yarattığı bir mahluktur.]

Resulullah efendimiz, iki kabir yanında durup, (Bunlardan biri
idrar sıçramasından sakınmadığı için, diğeri ise, Müslümanlar arasında
söz taşıdığı için, kabir azabı çekiyorlar)
buyurdu. (İbni Mace)

Eshab-ı kiramdan Ya’la bin Mürre hazretleri, bir kabirde azap olduğunu
işitip, Resulullah efendimize haber verdi. Peygamber efendimiz de, (Ben de işittim. Söz taşıdığı ve üzerine idrar sıçrattığı için, azap yapılmaktadır) buyurdu. (Beyheki)

Peygamber efendimiz, iki kabrin yanına gelince, bir hurma dalı
getirilmesini emretti. Hurma dalını ikiye kırıp, yarısını bir kabre,
yarısını da diğer kabrin üstüne koyup, (Bu dal yaş kaldığı sürece azapları hafifler. Bunlar gıybet ve idrardan dolayı azap görmektedir) buyurdu. (İ.Mace)

(Dört kişinin, çektikleri şiddetli azaptan dolayı, Cehennemdekiler
rahatsız olur. Bunlardan biri, ateşten kapalı bir tabut içinde, biri
bağırsaklarını sürür, biri de kan ve irin kusar, öteki ise kendi etini
yer. Tabuttaki, borçlu olarak ölmüştür, üzerinde kul borcu vardır.
[Geriye mal da bırakmadığı için borcu ödenmemiştir.] Bağırsakları
sürünen, idrardan sakınmamıştır. İrin ve kan kusan, müstehcen
konuşmuştur. Kendi etini yiyen de, gıybet ve koğuculuk etmiştir.)
[Taberani]

Peygamber efendimiz bir cenazede, (Ya rabbi bunu kabir azabından koru) diye dua etmiştir. (Müslim, Nesai, Tirmizi)
Ehl-i sünnetin ve hanefi mezhebinin reisi olan imam-ı a'zam hazretleri buyurdu ki:
(Kabirde ruhun cesede iadesi, kâfirleri ve bazı günahkâr Müslümanları kabrin sıkması ve azap edilmesi haktır.) [Kavl-ül fasl]

İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, (Kabrin bedeni sıkması vardır) buyurdu. (Mektubat-ı Rabbani 3/17)

Yine İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Gazali hazretleri
de, (Kabir azabı ruha ve cesede birlikte olacaktır) buyuruyor. (İhya-i ulümiddin)

Karada ve denizde ölene de sual sorulur. Bu da ruhun bedene iade edilmesinden sonra olur. [Nuhbet-ül-leâli s.116, Bidaye s.91]

Ruh ve beden beraber günah işledikleri için, kabir azabı da, her ikisine birden yapılacaktır. (El-Müstened)

İmam-ı Süyuti hazretleri (Şerh-us-Sudur), Abdurrahman ibni Receb Hanbeli
hazretleri (Ehvâl-ül-kubur) kitabında, İmam-ı Şarani hazretleri
Tezkire-i Kurtubi Muhtasarı'nda bildiriyor ki:
Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Ömer hazretleri, (Yerden boynu zincirli
birinin çıktığını, bir adamın bunu dövdüğünü, zincirli adamın yerde
kaybolduğunu, böylece toprağa girip çıktığını gördüm) dedi. Resulullah
efendimiz, bu zata, (O gördüğün kimse, Ebu Cehil'dir, kıyamete kadar kabrinde böyle azap çeker) buyurdu. (Taberani)

Özetini aldığımız hadis-i şerifin metninde Ebu Cehil'in İbni Ömer
hazretlerinden su istediği de yazılıdır. Demek ki, Ebu Cehil'in sadece
ruhuna değil, bedenine de azap yapılmaktadır. Cehennemde de, çürüyen
vücut yerine yeni bir vücut yaratılacak, Cehennemdekilerin böylece hem
ruh, hem de bedenleri azap görecektir. Azabı gören ve çürüyen beden
değildir. Ruhun tasarrufu altında olan beden azap görecektir.

İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
Her ölünün ruhu, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Ruhların
kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına
izin verilmiştir. Ölü kabirde çürüse de, ruhun bedenle olan bağlılığı
bozulmaz. (El-mütekaddim)

Günahları ikisi birlikte işlediği için, yalnız ruha azap yapılması,
hikmete ve ilahi adalete uygun değildir. Beden kabirde çürüse de, Allahü
teâlânın ilminde vardır. Allahü teâlânın, ölüleri diriltmeye gücü
yettiği gibi, bedene de azap yapmaya gücü yeter. Allahü teâlâ her şeye
kadirdir, Onun kudretinden şüphe eden kâfirdir. (M. Nasihat)

Yanıp ölene kabir azabı

Günümüzde aklını dinde ölçü kabul eden bazı kimseler, yanarak ölene kabir suali ve kabir azabı olamaz sanıyor.

Bir ölü tabuta konsa, hiç defnedilmese, dışarıda kalsa, çürüse veya çürümese, ateşte yansa yine kabir suali olur. Meşhur Emali
şerhinde, "Bir kimse kurtlar tarafından parçalanıp yense, yahut ateşte
yansa, denizde çürüse, kabir suali olur, kabir azabına veya kabir
nimetine kavuşur" buyuruldu.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azabına benzemediği gibi,
rüyada görülen azaba da benzemez. Böyle sanmak, kabir azabını
bilmemekten ileri gelir. Kabir azabına inanmayan bid'at sahibi olur. "Hakkında hadis-i şerif olsa da, olmasa da, kabir azabına inanmam, akıl ve tecrübe bunu kabul etmez" diyen kâfir olur. (Mektubat-ı Rabbani 3/17- 31)

Aklın almadığı şeyleri akılla çözmeye kalkışmak çok yanlıştır.
Akıl, göz gibi, din bilgileri de ışık gibidir. Göz, ışık olmadıkça,
karanlıkta görmez. Göz, karanlıkta görmediği şeylere "Yok" diyemez. Akıl
da, maneviyatı, fizik-ötesini anlayamaz. Aklımızdan faydalanmamız için
Allahü teâlâ, din ışığını gönderdi. Göz, ışık olmadan karanlıkta
cisimleri göremediği gibi, din bilgileri olmadan da akıl, manevi şeyleri
anlayamaz. O halde akıl, din ışığı ile ancak manevi şeyleri
anlayabilir.

Ölen kimse acı duyar
Amerika’daki vahşilerin, oklarının uçlarına sürdükleri, "Kürar"
ismindeki zehir, sinirlerin uçlarını felce uğratır. Adale hareket
edemez. Ağrı yapmadığından insan zehirlendiğini anlamaz. Elini, ayağını
oynatamaz, yere yıkılır, taş gibi kalır. Görür ve işitir ise de, gözünü
kırpamaz, dilini oynatıp bağıramaz. Kabir azabı da buna benzetilebilir.
Ölü, acı duyar, fakat kıpırdayamaz.

İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde
vardır. İnsanın vücudu, bir marangozun aletleri gibidir. İnsan ölünce,
aletleri olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de,
ruh ölü olmadığı için gider gelir, insanları tanır. Hatta evliyanın
ruhları insanlara yardım eder. Bu yardım etmesi dünyadaki bedenindeki
aletlerle değildir. Allahü teâlâ, ruhlara aletsiz de iş yapma özelliğini
vermiştir. Vefat eden Hızır aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli
yardım yapmaktadır.

Bir kimseye, başkasının bütün organları takılsa, o insanın aklında,
düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni
aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet
değişmez. Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse,
daha kolay iş yapar.

İnsan ruhu sayesinde vardır
Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi,
beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa,
daha kolay iş görür. Çünkü insan, ruh demektir.
Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur.
Ahirette ona yeni aletler verilir. Mümin ise Cennete, kâfir ise
Cehenneme gider. Ruh, kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete
kavuşur veya azaba maruz kalır.

Ruhun mahiyetini bilmeyen veya Allah’ın kudretinden şüphe eden kimse,
insan yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını
zanneder. Halbuki kabir azabının olduğunu dinimiz açıkça bildiriyor. Bu
konudaki âyet-i kerime ve hadis-i şerifleri yukarıda bildirdik.

Kaynak : M.Ali Demirbaş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.asiluydu.com
Minik SeRCe
Admin
Admin
Minik SeRCe


Mesaj Sayısı : 4290
Kayıt tarihi : 04/10/08

Kabir hayatı ve azabı Empty
MesajKonu: Geri: Kabir hayatı ve azabı   Kabir hayatı ve azabı Icon_minitimeÇarş. Şub. 20 2013, 14:45

gül gül gül gül gül gül gül gül emegine saglik abim...tskrler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://altinkafes.eniyiforum.net
 
Kabir hayatı ve azabı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bediüzzaman Said Nursi hayati
» Hayati anlam tasiyan duyuru !!!!!!!!!!
» Kabir sualleri
» Kabir sıkması
» Kabir üzerindeki çiçekler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Altinkafes :: Biyografi :: Dinimiz-biografi-
Buraya geçin:  
Yetkinforum.com | Sanat, Kültür ve Hobiler | Başka... | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar