Ölüyü Değil Ölü Kalbleri Diriltmek
Dinimizde esas olan, üstün olan, ölüleri diriltmek değil, ölü kalbleri
diriltmektir. Bunun için Ehl-i sünnet âlimleri, evliyânın büyükleri, hep
ölü kalbleri diriltmeye, hasta rûhları tedâvî etmeye ehemmiyet, önem
vermişlerdir. Bu konuda Muhammed Pârisâ hazretleri buyuruyor ki:
“İnsanların çoğu ölüleri dirilteni büyük bildiğinden, Allahü teâlâya
yakın olanlar, bunu yapmak istemeyip, ölü rûhları diriltmişler,
talebenin ölü kalblerini diriltmeye çalışmışlardır. Doğrusu da,
kalbleri, rûhları diriltmek yanında, ölüleri diriltmenin hiç kıymeti
yoktur. Hattâ abes, yani faydasız şeyle vakit kaybetmek olur. Çünkü
ölüyü diriltmek ona birkaç günlük ömür kazandırır. Kalblerin
diriltilmesi ise, sonsuz hayâta kavuşturur. Zâten, Allahü teâlâya yakın
olanların vücutları kerâmettir. İnsanları Allahü teâlâya dâvet
etmeleri, Hak teâlânın rahmetlerinden bir rahmettir. Ölü kalbleri
diriltmesi, hârikaların en büyüğüdür. İnsanların selâmeti, onların
varlığı iledir. Mahlûkların en kıymetlisi onlardır. Allahü teâlâ, onlar
ile rahmet yağdırıyor. Onlar sebebi ile rızık gönderiyor. Onların
sözleri devâdır, acıyarak bir bakışları şifâdır. Allahü teâlânın
lütufları, ihsânları, onların bulunduğu yerden eksik olmaz. Yanlarında
bulunanlar kötü olmaz. Onları tanıyanlar mahrûm kalmaz.”
“HAK SÖZ GARİP OLDU!..”Ahmed bin Âsım Antâkî hazretleri, sohbetlerinde buyurur ki:
“Ben öyle bir zamâna yetiştim ki, o vakit İslâm, başlangıcındaki gibi
garip oldu. Hak söz de garip oldu. Bir âlim özlenip yanına gidildiği
zaman, o, hürmeti seven, başkan olma arzusu ile dolup taşan, gönlünü
dünyâya kaptırmış olarak görülür oldu. Âbid, çok ibâdet eden birisine
gidildiği zaman da, ibâdet bilgilerini bilmeyen, şeytanın esiri olmuş
olarak bulunur oldu. Diğer insanların durumu zâten mâlûmdur. Evet,
insanlar dünyâlarına mağlûb olmuşlar, arzu ve isteklerine uymuşlar,
kendilerini beğenir duruma düşmüşler, dünyâlıkları için cimri, dinleri
için çok tâvizkâr ve müsamahakâr olmuşlar, Allahü teâlânın emirlerini
yerine getirmekte gevşeklik göstermişlerdir. Başlarına gelen
musîbetlerden dolayı, kazâ ve kaderi kötülemeye kalkışmışlar,
şehvetlerine dalarak, dünyâda huzûrsuz olmuşlar, kalbleri taş gibi
katılaşmış. Niçin yaratıldıklarını unutmuşlardır. Halbuki bu dünyaya,
Allahü teâlâya kulluk için geldiler. Bu dünyâ bir imtihân yeridir.
İnsanlar, Allahü teâlâya tevekkülü, Ona güvenip dayanmayı da
bırakmışlar. Altın ve gümüş peşine düşmüşler. Onlar meclislerde
toplantılarda, süslü sözlerle konuşmaya çalışırlar. Gadap, hiddet
zamânı kibirli bir edâ ile bağırıp, çağırırlar. Şimdi, kendi
zamânınızdaki insanların hâline bakın ve bu hâlden ibret alın!
Allahü teâlâdan gelen nîmetleri çok görünüz. Nefsinize fırsat
vermeyiniz. Affa kavuşmak için, yaptığınız ibâdet ve tâatı az görünüz.
İhlâslı amel yapabilmek için gafletten çok sakınıp, uyanık olunuz.
Kalbin mânevî hastalıklardan muhâfazası için şunlara dikkat etmek lazımdır:
1-Ahlâkı güzel olanlarla oturmak.
2-Kur’ân-ı kerîm okumaya devâm etmek.
3-Fazla yemek yememek.
4-Gece namazlarına devâm etmek.
5-Seher vaktinde Allahü teâlâya yalvarmak, istiğfâr etmek, Allahü teâlâdan af ve mağfiretini istemek...”
SEVGİNİZİN DERECESİNDE!..Abdullah bin Hubeyk hazretleri de; “İyi insanların güzel âdetlerinden
birisi, Allahü teâlâyı gece gündüz anmalarıdır. Onu anmak, zikretmek,
kalb ve dille olur. Ancak kalbin zikri daha üstündür. Kalblerinizi,
Allahü teâlâyı anmakla diriltiniz. Onun korkusuyla doldurunuz. Onun
sevgisiyle nûrlandırınız. Ona kavuşma arzusuyla sevinçlendiriniz ve
biliniz ki; Ona olan sevginiz derecesinde yükselir, niyetlerinizin
doğruluğu ile, nefsinizi kahreder, şehvetlerinizi yenip amellerinizi
temiz kılabilirsiniz” buyurmaktadır.
Netice olarak kalb, muhabbet, sevgi yeridir. Muhabbet, sevgi bulunmayan
kalb ölmüş demektir. Kalbde, yâ dünyâ sevgisi, yâhut Allah sevgisi
bulunur. Dünyâ demek, harâm olan şeyler demektir. Zikir, ibâdet
yaparak, kalbden dünyâ sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz
kalbe, Allah sevgisi, kendiliğinden dolar. Günâh işleyince, kalb
kararır, hasta olur. Dünyâ muhabbeti yerleşerek, Allah sevgisi gider.
-----------
Osman Ünlü