Altinkafes
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Altinkafes

tema ve ps calismalari
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hamidullah kimdir?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mehmet resat
supermod
supermod
mehmet resat


Mesaj Sayısı : 1000
Yaş : 72
Kayıt tarihi : 06/03/12

Hamidullah kimdir?  Empty
MesajKonu: Hamidullah kimdir?    Hamidullah kimdir?  Icon_minitimeC.tesi Tem. 07 2012, 08:05

Hamidullah kimdir?







Sual:
Hamidullah’ın görüşünü din gibi kabul ederek, Mirac’ın rüya veya ruhî
bir hâl olduğunu söyleyenler oluyor. Hamidullah kimdir ve Mirac’ın
mahiyeti nedir?

CEVAP
Ruh-ul-beyan
’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak,
(Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir
olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık
olur) buyuruluyor. Hamidullah ise, her ikisine de inanmıyor.
Hamidullah’ın çok sapık biri olduğu çeşitli ilim adamlarınca
bildirilmiştir.



Mesela Necip Fazıl Kısakürek bir eserinde özetle diyor ki:



Dalalet kumkuması Hamidullah (İslâm Peygamberi) isimli kitabında:

1- Azılı İslam düşmanı müsteşrik Dr. Duzi ağzıyla konuşan,

2- Resulullah’a, Hristiyanlardan din bilgisi almış olmayı yakıştıran (s. 21),

3- (Sütkardeşi Şeyma’nın omuzunu, hayat boyu iz kalacak şekilde ısırdı) diye yazabilen (s. 40),

4- (Nübüvvetten önce, Peygamber puta koyun kurban etti) diyebilen (s. 47),

5- Vahyi, (Onların ifadesine göre) diyerek şüpheli gösteren (s. 66),

6- Buda’yı Peygamber sayan (s. 69),

7- Şakk-ül-kamer mucizesini bıyık altından alaya alan (s. 82),

8- Miracı, ruhî bir hâl sayan, Mirac’ı Allah'a mekân tayin etmiş olmak gibi gösteren (s. 92),

9- İslam’dan önce Kudüs’te mescid bulunmadığını iddia
edip, Mescid-i Aksa’yı dolayısıyla Kur'anı bile yalanlamaya kadar giden
(s.93),

10- Eserini, Fransızlardan gördüğü misafirperverliğe
mukabele için yani kiliseyi memnun edebilmek için yazdığını itiraf
eden... (Önsöz)

Evet, bütün bunları eyleyen, dinden, imandan yoksun bir bedbahtın, âlim
ve mütefekkir diye piyasaya sürülmesinden büyük felaket düşünülemez. Din
simsarları böyle kitapları basa dursun...(Türkiye’nin Manzarası)



Sadreddin hocanın tenkidi
Sadreddin Yüksel Hoca da, (Hamidullah’ın İki Eseri Üzerine Bir Araştırma) isimli kitabında özetle diyor ki:



1- Hamidullah, İslâm Peygamberi isimli kitabında, (Hz.
Muhammed’in yegâne arzusu eski peygamberlerin tebliğlerini tekrar
canlandırmaktır. O, kendisinden sonra bir peygamber daha gönderilmesine
lüzum kalmaksızın, ilahi tebliğin hiç değişmeden baki kalacağına dair
samimi kanaatinde yanılmamıştır) diyor. (s. 14)



Peygamberimiz için (Samimi kanaatinde yanılmamış) demek, [affedilmez]
çok büyük bir hatadır. Çünkü Resulullah’ın peygamberlerin sonuncusu
olduğuna dair âyet-i kerime vardır. Eğer Hamidullah’ın iddia ettiği
gibi, bu Peygamberimizin samimi kanaati olsaydı, Ahzab sûresinin 40.
âyeti Allah’ın kelamı değil, Hazret-i Muhammed’in sözü olurdu. Zaten
Hamidullah’a göre, Kur'an, ilhama dayalı Hazret-i Muhammed’in sözüdür,
Hamidullah, (Resulullah Muhammed) isimli eserinde
(Kur'an Allah'ın sözünü temsil eder, onun yerine geçer) diyor. (s. 2)
[Kur'an-ı kerimin Allah kelamı olmadığını söylemek küfürdür.]



2- (İslâm’ın zuhurunda çok sayıda din vardı. Yeni bir
dine ihtiyaç var mıydı? İslâm’ın muvaffakiyeti hangi şartlara bağlıydı?
Buna, Filip Hitti’nin, çok veciz ve faydalı cevabı şöyledir:

İslâmiyet, Sami kavimlere ait dinlerin mantıki mükemmelleşmesidir. Yani
(İslâm semavî bir din değil, diğer dinlerin bir tekâmülüdür) diyor.



Hamidullah, müsteşrikin sözünü faydalı görmekle, onun suç ortağı [yani onun gibi kâfir] olmuştur.



3- (Hazret-i Muhammed, Suriye Hristiyanlarının akideleri hakkında bilgi edindi) diyor. (s. 21)



Burada da vahyi silmek için aynı gayret gösteriliyor. Kur'an-ı kerimde,
Hristiyanların akidelerini bildiren âyetler yok mu da, Hristiyanlardan
öğrenmek mecburiyeti hâsıl olsun?



4- Hamidullah, (İslamiyet’in tesisinde bazen mucizelere
götüren tesadüfî şartlardan ayrı, bizim bilmediğimiz bir şey vardır)
diyen Napolyon’u haklı gösteriyor. (s. 26)



Napolyon’un, İslam’ın zaferlerini tesadüfe bağlaması normaldir. Fakat
Fransızların İslâm profesörü dediği, [Mezhepsizlerin İslam âlimi olarak
gösterdiği] bir kimsenin böyle söylemesi normal midir?]



5- Hamidullah, (Bütün bu seyahatler, Hazret-i
Muhammed’in gezdiği yerlerin ticari, idari gelenek ve kanunlarını
öğrenmesine yol açtı. Olgunluk yaşında, kırkında bu tecrübeli adam, kavmini ıslaha teşebbüs etti) diyor. (s. 34)



Hamidullah, tam bir misyoner edasıyla, (Tecrübeli adam) tabirini
kullanıp, Hazret-i Muhammed’in, seyahatler neticesinde bilgi
edinmesinden sonra ıslahata kalkıştığını yazıyor. Bu, bir peygamberin
vasfı değil, olsa olsa bir ıslahatçının vasfı olabilir. [Hâlbuki
Resulullah, vahiyle öğreniyordu. Ankebut sûresinin 48. âyetinde mealen, (Sen bu Kur'an gelmeden önce bir kitap okumadın; okumuş olsaydın başkalarından öğrendin diyebilirlerdi) buyuruldu.]



6- (Tarihçilere göre, Hz. Muhammed, bir seyahatinde Mirac şehri Kudüs’ü gördü) diyor. (s. 53)



Hâlbuki Mirac bahsinde, Kudüs’ün Mirac şehri olmadığını, Peygamberin
Kudüs’e gitmediğini yazıyor. Böylece tenakuza düşüyor ve (Şayet Hz.
Muhammed, sorulduğu zaman, Mescid-i Aksa hakkında bir şey
söyleyebilmişse 25 yaşındayken oraları gördüğü için söyledi) demek
istiyor. (s. 92)



7- (Hz. Muhammed, Eliyadi’nin tek ilah hakkındaki
nutkunu asla unutmaz, bazen de Lebid ve Ümeyye’nin aynı konudaki
mısralarına müracaat ederdi) diyor. (s. 64)



Sanki Hazret-i Peygamber, tevhid akidesine ait bütün ilhamını Eliyadi,
Lebid ve Ümeyye’den almış ve sanki tevhid inancı Peygamberimizde bunlar
sayesinde uyanmış.



8- Hamidullah, Mirac’ın bedenle olduğunu inkâr etmek
için, Mescid-i Aksa’yı inkâr edip (Kur'anın inzal edildiği devirde
Kudüs’te mescid yoktu) diyor. (s. 94)



Hâlbuki Buhari’deki hadis-i şerifte, yeryüzünde ilk
kurulan mabedin Mescid-i Haram, ikincisinin ise Mescid-i Aksa olduğu
bildiriliyor. Yine Buhari’deki hadis-i şerifte, üç mescid için uzaktan
ziyarete gelinebileceği, bunlardan birinin de Mescid-i Aksa olduğu
bildiriliyor. Mescid-i Aksa, gökteki Beyt-ül Mamur değildir. Çünkü
ziyaret için deveye binip de göklere çıkılmaz.



9- Hazret-i Musa ile ilgili Kehf suresindeki hadise
için, (Din kitapları temsiller getirir. Bunların tarihi hadiseler olması
zaruri değildir) diyor. (s. 377)



Kâfirler, (Bu Kur'an, eskilerin masallarından ibaret) demişlerdi. Eğer
Kur'an-ı kerimdeki kıssalar, gerçek tarihi hadiseler olmazsa, masal ve
asılsız hikâyelerden ibaret kalır. Muarızların iddiaları doğruluk
kazanır. Bu ise, Kur'an-ı kerime yapılan en büyük hakarettir. O hâlde,
Kur'anda anlatılan hadiselerin tarihi hadiseler olması
zaruridir.[(Zaruri değildi) diyerek bunların uydurma olduğunu, hâşâ
Allah'ın yalan söylediğini vurgulamaya çalışıyor.]



10- (Hazret-i Peygamberle Yahudiler arasında çıkan anlaşmazlıkta hangi tarafın zâlim olduğunu anlamak zor) diyor. (s. 389)



Müsteşrik gibi konuşuyor, Peygamber tarafı da zâlim olabilir demek
istiyor. Böyle ifadeler tüyler ürperticidir. Zulüm büyük günahtır.
Peygamberler masumdur, ismet sıfatları vardır. Peygamber hâşâ zâlim
olur, âdil olmazsa, başka kim âdil olur ki?



Mucizeyi inkâr ediyor
Sadreddin hoca, Hamidullah’ın, (Resulullah Muhammed) adlı kitabı için diyor ki:



1- Hamidullah, bu kitabında Peygamber efendimizin
nübüvvetten önceki, irhasat denilen, bin senedir yanan Mecusilerin
ateşlerinin sönmesi, Kisra’nın sarayının yıkılması gibi harikaların
Peygamberimizin doğumuyla ilgisini kesmeye çalışıyor. (Müstakbel
kahramanın dünyaya gelmesiyle bir alakası olup olmadığı bir tarafa…)
diyor. (s. 24)



2- Peygamber efendimizin, ilk vahyini anlatırken, yine
samimiyetsizliğinin bariz örneğini veriyor. Vahyi rüya olarak
gösteriyor. (s. 49)



Cebrail aleyhisselamın ilk gelişi uykuda, sonrakiler uyanıkken oldu. Vahiy hep uyanıkken oldu.



3- (Allah ses ve lisandan ötedir. Kur'anın Arapça
lafızları, Allah’ın sözünün yerine geçer) diyor. Hâlbuki Kur'anın lafzı
da, nazmı da Allah’ındır. İşte âyet-i kerimeler:



(Tâ ki Allah’ın kelamını, dinlesin, işitsin.) [Tevbe 6],



(Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.) [Yusuf 2]



Allahü teâlâ, (Ben Kur'anı Arapça olarak indirdim)
buyuruyor. Hamidullah ise, mâna Allah’tan, lafızlar ise Peygambere ait
diyor. Onun tarif ettiği kudsî hadistir. O zaman kudsî hadis ile
Kur'anın bir farkı kalmaz.



4- Mucizelerin, tabiat kanunlarına göre vuku bulduğunu söylüyor. Mesela (Peygamberden Ay’ın
ikiye ayrılması istendiği sırada, ayın içyapısında bir patlama meydana
geliyor, sonra kendisindeki mevcut çekim kuvvetiyle tekrar birleşiyor)
diyor. Böylece mucizeyi mucize olmaktan çıkartıyor. (s. 228)



Hamidullah, İsmailî mezhebinde, koyu Ehl-i sünnet düşmanı olarak
yetişti. İslamiyet’i sinsice bozmaya, Ehl-i sünnet âlimlerini lekelemeye
çalışmaktadır. Sebe sûresinin 28. âyetinde mealen (Seni bütün insanlara peygamber gönderdim) buyurulurken, yalnız Müslümanların peygamberi olduğunu anlatan (İslâm peygamberi)
isimli kitabında, (Hazret-i Muhammed, çocuk iken, sütkardeşinin omuzunu
hayat boyu iz kalacak şekilde ısırdı) diyerek Onu diğer çocuklar gibi
zannediyor. (s. 40)



Hâlbuki O, sütkardeşini hiç incitmediği gibi, onun haklarına hattâ
sütüne bile saygı gösterir, onun emdiği memeden hiç emmezdi. Halime
Hatun diyor ki:

“O emerken kendi oğlum emmez, Ona saygı gösterirdi. Bu da
sütkardeşlerinin Ondan hiç incinmediklerini, Onu hep sevip saydıklarını
bildirmektedir. O emerken, güzel yüzüne bakmaya dayanamazdım. Konuşmaya
başlayınca, ilk olarak Kelime-i tevhid söyledi. Her şeyi tutarken Bismillahi derdi. Çocukların oyunlarına karışmaz, (Biz oyun oynamak için yaratılmadık) derdi. Hiç ağlamaz, kimseyi incitmezdi.”



Allah’tan başka dayanak
Hamidullah, (Öğlenin yakıcı sıcağından korunmak için Abdullah bin Cüda’nın duvarının gölgesine sığınırdı) diyor. (s. 48)



Resulullah'ın mübarek başı üstünde bulut bulunduğu, Onunla birlikte
gittiği, Ona gölge yaptığı, nübüvvete kadar böylece güneşten muhafaza
olunduğu muteber eserlerde yazılıdır. Gölgeye sığınırdı demek, bu
mucizeye inanmamak olur. Resulullah, burada gölgelenmek için değil,
gölgelenenleri irşad etmek için oturmuştur.



Ay’ın ikiye ayrılmasının [Şakk-ul kamer mucizesinin]
âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bildirildiğini yazmıyor,
tarihçilerin haber verdiğini yazıyor. Böylece bir mucizeyi daha hafife
alıyor. (s. 82)



Bütün ümitlerini kaybedip ölümle pençeleşen hasta için, artık bunun işi,
(Allah’a kaldı) veya (Allah’tan başka dayanağı kalmadı) denir.
Hamidullah da, (Önce zevcesi, sonra amcası vefat etti. Müminlerin büyük
kısmı Habeşistan’da idi. Artık Allah'tan başka dayanağı kalmamıştı)
diyor. Resulullah efendimiz, her zaman ve her işinde, yalnız Allahü
teâlâya güvenir. Ancak, O emrettiği için sebeplere yapışır. Sebeplere
dayanmaz. Sebeplerin yapıcı değil, yardımcı olduklarına inanır.
Dinimizde, kitap ehli hariç, bütün kâfirlerin, putperestlerin,
dinsizlerin kestiği hayvan yenmez. Sebebi de, dinsiz oldukları için.
Fakat Hamidullah, (Müslüman, Mecusilerin kestiği hayvanı yemez. Sebebi
de Mecusiler, hayvanı keserken sağlık kaidelerine çok az yer veriyordu)
diyor. (s. 277)



Sağlığa riayet etseler, kestikleri yenir mi? Hamidullah’a göre yenir.



Dinsizle evlenilmez. Fakat Hamidullah, bunda da sebep olarak dinsizliği
değil, hayvan kesmedeki gibi başka sebepler bildiriyor. (s. 277)



Hamidullah, A. Ü. İslâmî İlimler Fakültesinde Mirac’la ilgili seminer verir. Seminerde Prof. Dr. Zeki Çıkman
da bulunur. Hamidullah ile 50 dakika konuşur. Zeki Çıkman’ın akli ve
nakli delilleri karşısında, şahitlerin huzurunda, Hamidullah “Bu benim
şahsi düşüncem” demek mecburiyetinde kalır. Zeki beyin, Mirac ve Hamidullah isimli kitabında yapılan konuşmalar ve cevaplar vardır.



Din tahripçisi
Merhum Ahmed Davudoğlu Hoca da, bu kitaba
yazdığı takrizde Hamidullah’ın paslı silsilenin [din tahripçilerinin]
son halkalarından biri olduğu, onun Peygamberimiz hakkında yazdığı
kitaplarında Kur'an-ı kerimin Hazret-i Cebrail vasıtasıyla indirildiğine
yani vahiy mahsulü olduğuna dair bir işaret bulunmadığını
bildirmektedir. Mısır’da çok reformcu gördüğünü, bu bakımdan
Hamidullah’a şaşmadığını, fakat onu bir din yetkilisi gibi kabul ederek
fesat tohumu ekmesine müsaade edenlere çok şaştığını bildirmektedir.



Bir tenkit mektubu (Zırva tevil götürmez)
Mösyö Hamidullah’la ilgili yazılarımızdan dolayı gelen bir tenkit mektubunda şöyle deniyor:



1- Miracı inkâr etmekle ne olur? O, İslam’ı kabul
ediyor ya. Namaz kılan bir Müslümana Miracı veya Şakkul-kamer mucizesini
inkâr etti diye kâfir denir mi? Kâfir diyenin kendisi kâfir olmaz mı?

CEVAP
Mirac’ı inkâr edenin kâfir olacağı Ruh-ül-beyan ve Bahr-ür-raık
kitaplarında yazılıdır. Bir mucizeyi veya dinimizin bir hükmünü inkâr
edenin kâfir olacağı bütün din kitaplarında bildiriliyor. Böyle bir
kimse, namaz kılsa da kâfirdir, oruç tutsa da kâfirdir. Evet, bir
Müslümana kâfir diyen kâfir olur. Bir kâfire Müslüman diyen de kâfir
olur. Hele Mirac’ı inkâr eden, İslamiyet’in semavi bir din olmadığını
söyleyen bir kâfir için büyük İslâm âlimi diyen, Allah rahmet etsin
diyen, mümin ise kâfir olur.



2- Şakkul-kamer mucizesi hakkında âyet yoktur. Âyet olmayınca inkâr etmek küfür olamaz.

CEVAP
Bu mucize, Kamer sûresinin ilk âyetlerinde bildiriliyor. Âyeti ancak kâfir inkâr eder.



3- Hazret-i Âişe de, Mirac rüyada oldu diyor. Buna ne diyeceksiniz?

CEVAP
Bedenle gidilen Mirac’dan başka rüyada görülen miraclar da
olmuştur. Hazret-i Âişe validemizin bildirdiği bu miraclardır. Çünkü
meşhur Mirac olayında henüz Âişe validemizle evlenmemişti bile. Âişe
validemiz Mirac olayında çocuktu.



4- Onun kitaplarındaki görüşleri, kendine ait değildir.
Çeşitli yazarlardan nakildir. Kendine ait olmayan görüşlerden dolayı o
nasıl suçlanır?

CEVAP
Madem nakletmek suç değilse, naklettiğimiz yazılardan dolayı,
bizi niçin suçluyorsunuz? Bizimki de nakil. O naklederken kâfirlerin
görüşlerini kabul ediyor. Biz de kabul etmiyoruz.



5- Onu tenkit edenlerden Prof. Zeki Çıkman, tıp doktorudur. Doktor dinden ne anlar?

CEVAP
Din, kimsenin inhisarında değildir. İsteyen herkes, dini
öğrenebilir. İmam-ı a’zam hazretleri de tüccardı. Doktor olan dini
öğrenemez mi? Zeki Çıkman tıp profesörü de, kendi ülkesinde
vatandaşlıktan kovulan Hamidullah, ne profesörüdür? Devletler hukuku
profesörüdür. Ama biz onu hukukçu olduğu için değil, Ehl-i sünnet
düşmanı azılı bir mezhepsiz olduğu için tenkit ediyoruz.



6- Sadreddin hocanın oğlu, 19’culuk dinine girdi, Reşat
Halife isimli birini peygamber kabul etti. Onun görüşleri doğru
olsaydı, oğluna etki ederdi.

CEVAP
Oğlundan dolayı baba tenkit edilmez. Hazret-i Âdem’in bir oğlu
ile Hazret-i Nuh’un bir oğlu kâfir olmuştu. Çocuklarından dolayı
peygamber olan babalarına söz söylenir mi?



7- Davudoğlu hocanın ona “Paslı silsile veya reformcu”
demesinin önemi yoktur. Çünkü o, başka ilim adamlarını da, mesela
Efgani’yi ve Abduh’u da tenkit etmiştir.

CEVAP
Efgani ve Abduh vesikalı masondur. Vesikasını göstermek suç mu oluyor?



8- Birçok kimsenin Hamidullah’ı övmesine ne diyeceksiniz?

CEVAP
Atalarımızın (Biracının şahidi şarapçı olur) sözünü hatırlatırız.

Kötülerin çok olması, onların haklı olduklarını göstermez. İşte bir âyet meali:

(İnsanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.) [Enam 116]



Hele kötüler din görevlisi olursa daha vahimdir. Çünkü hadis-i şerif mealleri şöyledir:

(Ümmetim, kötü din adamlarından çok zarar görür.) [Hâkim]



(Bir zaman gelir ki, din adamları fitne unsuru olur, camiler ve hafızlar çoğalır, ama hakiki âlim hiç bulunmaz.) [Ebu Nuaym]

Kaynak : M.Ali Demirbaş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.asiluydu.com
 
Hamidullah kimdir?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» .: MAliDA kimdir?
» Türk Kimdir? (******'ün el yazısı ile)
» En kötü insan kimdir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Altinkafes :: Biyografi :: Dinimiz-biografi-
Buraya geçin:  
Yetkinforum.com | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar