Altinkafes
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Altinkafes

tema ve ps calismalari
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hile-i şeriyye nedir

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mehmet resat
supermod
supermod
mehmet resat


Mesaj Sayısı : 1000
Yaş : 72
Kayıt tarihi : 06/03/12

Hile-i şeriyye nedir Empty
MesajKonu: Hile-i şeriyye nedir   Hile-i şeriyye nedir Icon_minitimePtsi Tem. 30 2012, 22:38

Hile-i şeriyye nedir







Sual:
Hile-i şeriyye ne demektir?

CEVAP
Hile-i şeriyye, harama düşmemek için kurtuluş çaresini
bulmaktır. Yani Hile-i şeriyye = dine uygun çare demektir. Haramı helal
veya helali haram yapmak yahut haksız mal ele geçirmek için hile yapmak
caiz olmaz. Farzdan kurtulmak veya haram işlemek için hile yapmak
haramdır. Buna hile-i şeriyye değil, hile-i bâtıla
denir. Bir şey, farz veya haram olmadan önce, farz veya haram olmasını
önlemek caizdir. Buna hile-i şeriyye denir. Seneler önce bir bid’at
ehli, (Âlim ve mezheplerin sözleri ölçü olmaz, Dinde hile olmaz, varsa
bir nass gösterilmelidir) demişti. Şunu bildirmiştik:

Said bin Sa’d hazretleri anlatır:

"Babam, Resulullah efendimizin yanına, hasta, birini getirdi. Suçunu söyleyip ceza verilmesini istedi. Resulullah, (Buna üzerinde yüz filiz bulunan bir dal ile bir kere vurun) buyurdu. Böylece bir vurmakla, yüz sopa vurulmuş oldu. (Eşiat-ül-lemeat)


Bid’at ehli, (Ben nass istiyorum, âlimlerin sözünü kabul etmem) dedi.
(Resulullah efendimizin sözü nass değil mi?) dedim. (Hadisin sahih
olduğunu bilemeyiz. Bana âyet göster âyet) dedi. Ben de Hindiyye’den şunu naklettim: Haramdan kurtulmak ve helale kavuşmak için hile-i şeriyye yapmanın caiz olmasına senet, Sad suresinin 44. âyetidir. Bu âyet, Eyyüp aleyhisselam, hanımına yüz sopa vurmaya yemin edince, bu yemininin kefâreti için yapılacak hile-i şeriyyeyi bildirmektedir. (Hindiyye)

Mezkur âyet-i kerimenin meal-i şerifi şöyledir:

(Ya Eyyüb, eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle
yerine getir. Gerçekten Eyyub ne sabırlı, ne iyi kuldu! Hep Allah’a
yönelirdi.)
[Sad 44]



Hakkı kabul etmek faziletini gösteremeyip, (Bu yemin içindir, öteki
hilelerle bir ilgisi yok) dedi. Halbuki İslam âlimleri yukarıdaki âyet
ve hadisten, hile-i şeriyyenin caiz olduğunu bildirmişlerdir. (Hadika)

Merakıl felah’
ta, (İmam-ı Ebu Yusuf, zekattan düşmek için çare bulmayı caiz görmüş, imam-ı Muhammed ise mekruh saymıştır) diyor.



Merakıl felah ve Tahtavi’nin tercümesi olan Nimet-i İslam’da da böyle yazmaktadır.



İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:

İmam-ı a’zam Ebu Hanife ve imam-ı Şafii, nisap telef olur veya mal
sahibi bizzat kendisi telef ederse, nisap müddeti geçersiz olur. İmam-ı
Malik ile imam-ı Ahmed, zekattan kaçmak için kasten kendisi telef
ederse, nisaptan düşmüş sayılmaz. (Mizan-ül-kübra)



İmam-ı Ebu Yusuf, malından zekatı iskat etmek için havl müddetinin
sonuna doğru malını karısına hibe eder, ertesi sene de, karısı zengin
olursa kendisine hibe edebileceğini söylerdi. Bu durum, imam-ı a’zam Ebu
Hanife’ye anlatılınca, "Bu onun fıkhındandır" dedi. (İhya)


İhya’daki bu rivayet için (Bunun aslı yoktur) denirse, imam-ı Gazali
hazretleri gibi Resulullahın vârisi olan bir âlime iftira edilmiş olur.
Yukarıda kaynaklarını verdik. İmam-ı Ebu Yusuf’un ki farklı bir
ictihaddır. Zekat farz olmadan önce, zekattan düşmek için böyle bir yola
sapmak imam-ı Muhammed’e göre mekruhtur, fetva da böyledir. Farklı
ictihadından dolayı imam-ı Ebu Yusuf’a bir şey söylemeye hiç kimsenin
hakkı yoktur.



İctihad, bir ibadet, yani Allahü teâlânın emri olduğundan, hiçbir
müctehid, diğer bir müctehidin ictihadına yanlış diyemez. Çünkü, her
müctehide, kendi ictihadı hak ve doğrudur. Beyheki’deki hadis-i şerifte,
(Müctehid âlimlerin farklı ictihadları rahmettir) buyuruluyor. Rahmet olan bir işe dil uzatmak asla caiz olmaz.



Caiz olan ve olmayan hileler
Yukarıdaki yazımızda kaynaklarını göstererek şu hükmü bildirmiştik:

Farz olduktan sonra zekat vermemek için, hile yapmak haram olur. Farz
olmadan önce yapılan hile, imam-ı Muhammed’e göre mekruh, imam-ı Ebu
Yusuf’a göre caiz olur. Fetva imam-ı Muhammed’e göredir.



Kadın zekatını kocasına veremez. Çünkü yine kendisine harcayacaktır.
Kadının kocasına zekat vermesi bir çeşit hile sayılır. Ama, fakir bir
aile ise, kadının sadece 100 gram kadar altını varsa, zekat vermesi
farzdır. İmameynin kavlini tercih ederek kocasına zekat verebilir.
Dinimiz buna izin vermiştir. Bu zekattan kaçma sayılmaz, dinimizin
verdiği ruhsattan faydalanmak olur.



Nisaba maliktir ama adamın durumu iyi değildir. Kurban kesmekten
kurtulmak için sefere çıkabilir veya parasını hanımına hediye edebilir.



Yine durumu müsait olmayan, fakat dinen zengin sayılan bir kimse, İbni
Âbidin’de bildirildiğine göre, zekatını fakire verse, fakir de kabul
ettikten sonra, zengine bunu hediye etse zekat verilmiş olur. Hâşâ,
Allah’ı mı kandırıyorsunuz denmez.



Ama şöyle bir hile yapmak hile-i bâtıladır asla caiz olmaz, haramdır:

Zekat tutarı olan altınları bir kimse ceketinin cebine koysa, bir fakire
verse, sonra da, fakire o ceketi bana sat dese, ceketi rayiçten fazla
geri satın alsa bile zekat verilmemiş olur. Bu, haram olan bir hiledir.



Zaruret olmadıkça; hiçbir sebep ile ödünç para alıp, faiz ödemek caiz
değildir. Zaruret başkadır, ihtiyaç başkadır. Zaruret, kendinin veya
nafakası lazım olanların aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta
olması demektir. Zaruret olunca, yani ölümden veya hastalıkla, bir uzvun
yok olmasından korku olunca, helal yol bulunamazsa, faizle ödünç
alınıp, bununla zaruret giderilir. Nafakaya muhtaç olup, çalışamayan ve
faizsiz ödünç bulamayan kimsenin nafaka için, faiz ile ödünç alması caiz
olur ise de, böyle kimsenin, krediyi muamele satışı yolu ile alması iyi
olur. Mesela, on altın alıp, üç ay sonra on iki altın ödemek isterse,
on altını alırken, kalem, defter, kitap gibi herhangi bir şeyi de iki
altına satın alıp, on iki altın borçlanır. Bunun gibi haram işlemekten
kurtuluş yolu aramaya hile-i şeriyye denir. Zarurete düşenin, ibadetini kaçırmaması veya haram işlememesi için hile-i şeriyye yapması lazım olur.



İslamiyet’e uymaktan kaçmak için çare aramaya hile-i bâtıla
denir ki, haramdır. İslamiyet’e uyup haramdan kurtulmak için bir çare
arayana, sen bâtıl bir hile düşünüyorsun demek caiz olmaz.

Eşini üç talakla boşayan Müslümanın, nikahı kendi mezhebine uygun, fakat
diğer üç mezhepten birine uygun değil idiyse, o mezhebi taklit ederek
yeniden nikah yapar. Bu da hile-i şeriyye olur.

Evlendiği kadınla süt kardeş olduğu meydana çıkarsa, bir kere emmiş
olduğu da sabitse, diğer üç mezhepten biri taklit edilerek evliliğe
devam edilir.



Dinimizde bazen söze itibar edilir, niyete itibar edilmez. Mesela
nikahta, boşamakta, nikahtan vazgeçmekte, adakta, alış verişte,
hediyede, yeminde, küfürde niyete değil söze itibar edilir. (Ameller niyete göredir)
hadis-i şerifi, taat ve mubahlara niyete göre sevap verileceğini
bildirmektedir. Günahlar, iyi niyetle de işlense, günah olmaktan çıkmaz.



Zekatı, sadaka-i fıtrı, adağı ve kurbanı, kaza etmeden fakir olan,
hile-i şeriyye denilen kolaylıkla, bunları kaza edebilir. Devir yaparak
bu borçlarından kurtulabilir. Dinimizin tanıdığı ruhsatlardan
faydalanmak da dine uymaktan ileri gelir. Hadis-i şeriflerde de
buyuruldu ki:

(Allahü teâlânın verdiği kolaylık ve ruhsatlardan faydalanın!) [Buhari]



(Ruhsatlardan faydalanmayan, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani]



(Allahü teâlâ, ruhsatla da amel edilmesini sever.) [Beyheki]





Her ihtiyaç zaruret değildir
Mecelle’de diyor ki:

Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. (Madde 21)


Bazı kimseler, Mecelle’nin bu maddesini gerekçe gösterip, (Her ihtiyaç
zarurettir. Zaruret karşısında da haramlar mubah olur) diyerek haramları
mubah gibi işliyorlar. Zaruret nedir, ne değildir?


Zaruret:
Kendinin veya nafakasını vermesi gerekenlerin, aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta olması demektir. (Eşbah)


Zaruret, zor ile, başka şey yapmaya imkan olmadığı hallerde olur. (Kamus tercümesi)


Görüldüğü gibi, insanı bir şey yapmaya zorlayan, insanın elinde olmayan
semavi sebebe zaruret denir. Kısacası, dinimizin emrettiği veya
yasakladığı bir işte, başka bir şey yapamama mecburiyeti zarurettir.



Zarureti birkaç misal ile açıklayalım:

Bir günlük yiyeceği olanın dilenmesi haramdır. Çalışmaktan aciz olup
açlıktan ölecek kimse, ödünç arar. Ödünç veren olmazsa dilenir.
Dilendiği halde, kimse bir şey vermezse, leş yiyebilir.

24 saat yemek yemeyen kimse açtır. Bu açlığı ihtiyaçtır. Çünkü ölecek
bir durum yoktur. Böyle bir kimsenin leş yemesi haram olur. Burada
görüldüğü gibi, zaruret, bütün kapıların kapanması halinde yapılacak son
çaredir.



Kullanılmadığı zaman helake sebep olan yasak şeyi kullanmak zaruret
olur. Kullanılmaması sıkıntıya, meşakkate sebep olursa, ihtiyaç denir.
Mesela günlerce aç kalıp yiyecek bir şey bulamayanın ölmeyecek kadar leş
yemesi zarurettir. (Uyun-ül-Besair s.119)


Ölmeyecek kadar yemek zaruret; fakat doyuncaya kadar yemek zaruret değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(İhtiyaç başka, zaruret başkadır. Zaruret halinde caiz olan şey, ihtiyaç
olunca caiz olmaz. (İhtiyacı olana faiz haram olmaz) demek, Kur'an-ı
kerimin emrini değiştirmek olur. Maide suresinin 3. âyet-i kerimesinde (femenidturra fi mahmasatin) buyuruluyor.

[Mahmasa, açlıktan ölme halidir. Muztar, sıkışık, zaruret halinde olan çaresizliktir.]

Âyet-i kerimenin meali, (ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) demek olur.



Bu âyet-i kerime, zaruret halinde haramdan affolunacak özrü beyan
buyurmaktadır. Faiz ile ödünç almak için her ihtiyaç özür olsaydı,
faizin haram edilmesinin sebebi kalmazdı. Çünkü faiz ödemeyi ancak
ihtiyacı olan kabul eder. İhtiyacı olmayan, açıktan para vermek istemez.
Allahü teâlânın bu yasak emri, yersiz lüzumsuz olurdu. Allahü teâlânın
kitabına böyle iftira edilemez. Helale haram, harama helal diyen kâfir
olur. Her ihtiyaç zaruret sayılırsa, faizin haram olacağı yer kalmaz.
Faizin haram edilmesi, abes, lüzumsuz bir emir olur. Hatta oruç
kefaretini, yemin kefaretini ödemek niyetiyle, fakirleri doyurmak için
faiz almak da caiz değildir.) [Mektubat-ı Rabbani 1/202]


Öldürmek için silah çekene karşı kendini korumak, meşru müdafaa olur. (Mecelle şerhi)


Saldırıya uğrayanın, kendisini korumak için, meşru savunmaya geçip,
saldırganı zararsız hâle getirmesi caizdir. Ancak bir kimse, sırf
korkutmak için (seni öldürürüm) derse, hemen onu öldürmeye kalkması caiz
olmaz.

Kaynak : M.Ali Demirbaş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.asiluydu.com
 
Hile-i şeriyye nedir
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hîle Eden Bizden Değildir
» Irkçılık nedir
» İrhas nedir?
» İman nedir ?
» Nesih Nedir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Altinkafes :: Biyografi :: Dinimiz-biografi-
Buraya geçin:  
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar